Ada ve arkadaşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ada ve arkadaşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2009 Perşembe

İki Arkadaş, Biri Melek Biri Ağaç

Bizim evde adettir. Çam ağacı yılbaşından bir ay önce kurulur. Çam ağacı kendine her sene farklı bir tema, farklı bir renk ve farklı bir köşe bulur. Gölgesi irili ufaklı hediyelerle doldurulur. Her hediye bir başka merak, bir başka gizem olur.

Yılbaşı gecesi hediyeler açılır, gülücükler saçılır. Gizem yavaş yavaş yok olur. Bizim evde adettir, çam ağacı 1 Ocak'ta paketine geri konur.

Çam ağacımız bir yıllık tatiline çıkmadan önce en yakın arkadaşıyla bir resmini çekmemi istedi. Tabii ki reddetmedim.

2009 hayallerimizin gerçekleşeceği bir yıl olsun!
Bu post da 2009'a selam olsun.

3 Aralık 2008 Çarşamba

Ada Music Together'da


Eğitmen: Yapıncak Okyar


SALON SANAT MUSIC TOGETHER 4 yaşında! Güncelleme: 2012

4 yıl önce Türkiye'deki ilk Music Together olarak bebeklerimiz ve çocuklarımızla buluşmaya başladık. 4 yılda yüzlerce aileyle buluştuk, deneyim kazandık, İstanbul'dan Ankara'ya ulaştık. Salon Sanat Music Together'ı bitiren çocuklarımız piyanomini'ye sonra bireysel piyano derslerine başladılar, hatta ilk konserlerini verdiler! Yolculuğumuza katılıp, müzikle büyüyen miniklerimize teşekkür ve sevgilerimle...

Aşağıda yıllar önce yazdığım blog yazımı okurken eklemek istedim işte...

.................................................................

Blogları dolaşırken, Ayça'nın sürpriz yazısı ile karşılaştım, sevindim. Dersimize ait gözlemlerini yazmış. Takibedenler çok iyi biliyordur, nerde, nasıl başladı Salon Sanat Music Together hikayemiz, ne noktada sekteye uğradı, ne zaman kapılarını açtı... Bunları hep yazdım. Günümüzdü, anımızdı, günlüğümüzdü.

Öyle de oldu, derslerimiz başladı. Artık tek başıma değilim, anne-babalarımla beraber şarkılar söylüyorum; sadece Ada değil, tüm çocuklarım hareketleri ile, enstürmanları ile eşlik ediyor şarkılarımıza.

Şimdi... laf bu tesadüfle buraya gelmişken, iş kısmından değil Ada kısmından değinmek istiyorum birkaç şeye:

Birincisi; evet Tracy kitabına rakip geldi: Music Together!! Bu şaşmıyor, Ayça da söylemiş, diğer velilerim de söyledi. Ders sonrası uzuuun bir uyku çekiyor minikler. Müjdedir, duyurulur. Ada tartışmasız her dersten sonra rekor öğle uykuları uyuyor.
İkincisi; Ada kıskanıyor! Yeni bir duygu bizim için. Canım kızım evde kendine özel her daim hazır nazır müzik annesi, derste başka başka çocuklara şarkıları söyleyince, şaşırıp kalıyor. Çok kucak sevmezken, kucağıma tırmanmak istiyor, bense "rehber"im ya... olmuyor, olamıyor. Derse ara verip, gönlünü alamıyorum miniğimin, içim cızzz ediyor. Ama evde telafi ediyoruz, bıkmıyoruz dans ediyoruz, bıkmıyoruz şarkı söylüyoruz, cancana kucak kucağa...

Sonuncusu; "iş bu" diyoruz ama işimizi seviyoruz ve çok eğleniyoruz.

Ana-kız.Yani diyorum ya, yazmadan olmuyor işte, istediğin kadar karar ver.

15 Ekim 2008 Çarşamba

Yağmur Bebek Doğdu

Ada'ya yeni bir kardeş, yeni bir arkadaş geldi. Nihan anne oldu. Ömer de dayı!

Çok güzel bir ömür geçir güzel Yağmur...

12 Ekim 2008 Pazar

Oyun Oyuna


Google Reader'larında listeli olduklarımdan kaçamasam da (anladı onlar ne dediğimi!), sürmenajımsı halim malum... Bir maratondur gidiyor, her şey bu yüzden. Cuma günü Hamileler Grubu'muzun anne-bebek toplantısına, Cumartesi günü Oyun Grubu toplantısına gidemedik. Oysa ki bunlar aslında Ada'nın aktiviteleriydi, yuh bana. Ama beceremedim işte miniğim.

Annen bitap. İşler var. İşler çok...

Yine de nefesimi senden alıyorum, biliyor musun? Senden aldığım güçle devam ediyorum bu kalabalık işlere.

Hem 10 kilometre yürüyoruz ama günde, itiraf et. Hiç bir elini uzatışına "hayır" dediğim oldu mu? Hiç "nana" deyip, iki kıvır hareket parçalamaya başladığında, CD'yi koyup, enstürmanları alıp müzik yapmamışlığımız var mı? Dünyanın en güzel sevinç çığlığını attığında, kaptığım gibi (şartlar dahilinde!) büyük yatağa atmıyor muyum seni? Can cana, koyun koyuna, oyun oyuna yapmıyor muyuz birlikte?

Bugün becerdik neyse ki. Minik Berk'in kocaman birinci yaşını kutladık. Evrim her şey için teşekkürler! Harika bir gündü. Ama özgür ruhlu kızım farkında mı bilmiyorum. En son özgür ruhlu baba ile gördüm. Yürüyorlardı, denize doğru. Ne oyun kaldı, ne bebek arkadaşlıkları... İyi vakit geçirmişler ama. Öyle duydum. Yetti. Sosyalleşmek de anneye kaldı. İyi oldu, bir Pazar da böyle geçti.

Tracy Altıncı Bölüm de bitti! Yedinci Bölüm hoşgeldi: "We're still not Getting Enough Sleep" Bu Tracy de amma uyku yazmış.

26 Eylül 2008 Cuma

Çok Minik Kuş

Bu haftanın ikinci anneler ve bebekleri buluşmasındaydık bugün. Herkes ne kadar büyümüş yahu! Uzun aradan sonra Melisa'nın annesi Meltem'lerde buluştuk. Çocuklarımız oynarken, biz de yedik, içtik, önümüzdeki buluşmalara ekleyeceğimiz "oyun saati" uygulamalarını planladık. Nerdeyse tüm minikler ordaydı: Melisa, Elif Rüya, Uluç, Doğay, Mehmet, Alya ve Ada.


Bugün en büyüklerin büründüğü -Ada, grubun yine en küçüğüydü- nispeten sakin yapı beni şaşırtan şey oldu. Hande ve Sıla'ya sorduğumda, işlerin 1.5 yaş civarı biraz kolaylaştığını, Mehmet'le Uluç'un eskisi gibi hareketli olmadığını söylediler. Sıla ayrıca bu zamanlarda çocukların yine biraz anneci olabileceğinden, bazı ortamlarda çekingen tavırlar sergileyebileceklerinden bahsetti. Tabii ki oğluna refernasla!

Annelik bitmeyen bir deneyim. Ve ne büyük heyecan. Her gün diğerinden farklı. Bazen birbirini takibeden dönemler siyahla beyaz gibi ayrı. Ama hepsi birbirinden güzel.


Ada hem yaşıtlarının çokluğuna, hem de oyuncakların bolluğuna şaştı kaldı. O bisikletten, öbür arabaya atladı durdu -ne o dil kızım yine dışarda?. Adakız biraz oyuncak fakiridir, gaddar annesi çok oyuncak almaz ona; vardır tabii en gerekli, eğitici bir şeyleri. Ama oyunları hayal güçleriyle kurarlar çoğunlukla, müzikle desteklerler her oyunun ucunu bucağını.


Bugün kızım kendinden ayca büyük diğer arkadaşlarını seyretti ciddi ciddi. Sonra da katıldı oyunlara; oyuncaklar, kitaplar paylaştı arkadaşlarıyla. Meltem'e burdan teşekkür ediyoruz. Bir hafta sonraki buluşmayı dört gözle bekliyoruz.

25 Eylül 2008 Perşembe

Üç Minik Kuş

Şarj aleti kayıp, fotoğraf çekemiyorum. Çekenlerin fotoğrafları da elime geçmeyince, beklerken gecikiyor da gecikiyor yazacaklarım.

Ada anneler ve bebekleri buluşmalarına alışık. Ama Ayça'nın Oyun Grubu'ndaki ilk buluşmamızı ancak geçen Cumartesi gerçekleştirebildik. Bunca zaman nasıl beceremedik bilemiyorum, hep bir mazeretimiz oldu, çoğu sağlık.

Sonunda Duru, Ceylin ve Ada ilk gerçek buluşmalarını gerçekleştirdiler. İlk olarak Music Together tanıtım derslerinde biraraya gelmişlerdi. Sevgili Pınar bizi ağırladı ve saatin nasıl da çabuk geçtiğini fark etmediğimiz çok güzel bir gün geçirdik.

Ayça'nın öncülük ederek kurduğu Benimle Oynar mısın Anne? grubu, belli kurallara sahip. Ayça'nın ve diğer annelerin pedagoglardan duydukları öneriler ve deneyimleri sonucu konulmuş bu kurallar. Yakın aydaki beş çocuğun buluşması, aynı grubun uzun süre sürekliliğini devam ettirmesi, çocukların birlikte beslenme saati geçirmeleri, buluşmalarda bazı eğlenceli/eğitici/öğretici aktivitelerin yapılması, yeme-içme konularına (anneler ve kilolar için!) girilmemesi ilk aklıma gelenler.

İlk buluşmamız daha çok diğer anne-bebek buluşmalarımızın içeriğinde geçti. Çocuklar özgürce oynadılar, anneler biraz kaçamak atıştırmalar yapıp sohbet ettiler. Minik ev sahibi Durukuş'un misafirperverliğini unutmayacağız. Ada'yı kapıda ismiyle karşıladı. Ceylin'e -ve fırsat verirse Ada'ya!- kendi üzümlerinden ikram etti. Ceylin bıcır bıcır etrafta dolaşıyor, o oyuncaktan öbürüne heyecanla koşuyor; Duru da sevgi gösterileri yapıp, şarkılar söyleyip danslar ediyordu. En küçük -ve hala bağımsızca yürümeye başlamamış olan Adakız ise- çoğunlukla ablalarını izledi bu buluşmada. Yaz süresince çok fazla bebekle karşılaşmadığı için sosyal alana ağırdan ve temkinli geçmeyi tercih ettiğini söyleyebilirim. Yine de uyumluydu ve ablalarından çok şey öğrendi!

Tanıştık.

Bundan sonraki buluşmalarımızda bilinçli ve hazırlıklı aktivitelere geçmek için hazır olduğumuzu düşünüyorum. Ayça ve Aybala'nın grubun yazışmalarında yinelediği gibi "daha az oyuncak, daha fazla oyun" düşüncesini de kuvvetle destekliyorum.

Kızlar, bayram dönüşü bende miyiz?



9 Eylül 2008 Salı

Ada Arkadaşlarıyla Buluştu



Aylar sonra yine biraraya geldik. Çocuklar belli bir yaşa kadar kendi yaşıtlarıyla değil, yetişkinlerle daha iyi ilişki kurarlarmış. Doğru, en yakın dost anne ise, yetişkinler bir adım öne geçiveriyor gerçekten. Ama çocuğun hayatında adım adım yaşıtlarıyla sosyalleşmesinin önemi de büyük.

Hamileler grubumuz bebekli anneler grubu olarak buluşmalarına devam ediyor. Ada uzun süredir bu buluşmalara katılamıyordu. Dahası, hiç bir yaşıtıyla biraraya gelememişti tüm yaz. Dönüşü güzel oldu. Biraz da çekingendi evet.

Grubun en küçüğü miniğim (fiziken en büyüğü de o!). Henüz dağ taş keşif turları da yeni miniğim için, kaydırak ve tahteravalliler de. Ama az kaldı arkadaşları, Adakız da yürüyecek, keşiflerde aranıza katılacak; kah zıplayacak, kah koşturacak...

29 Haziran 2008 Pazar

Anneler, Babalar, Büyüyen Bebekler

Ada'nın arkadaşı Alya'nın birinci yaşını kutladık bugün. İyi ki doğdun Alya!

Anneler ve bebekleri olarak bugün yine babalı bir buluşma gerçekleştirdik. Yaz doğumgünleri dışarı taşınca, babalar da bize katılıyor. İyi de oluyor; arkadaşlıklar büyüyor, zahmetler paylaşılıyor onlar gelince. Kısaca: Çok güzel ve çok sıcaktı. Ada'nın sabah uykusundan dolayı, biz yine sahneye geç çıktık. Ama pastaya da yetiştik. Kimler mi vardı? Kimler yoktu ki? Yine öncelik bebeklerin: Alya, Borga, Ada, İdil, Arhan, Elif Rüya, Mehmet ve yeni tanıştığımız bir sürü abla-abi.

Ayben çok güzel bir doğumgünü hazırlamış, teşekkür ediyoruz her şey için (biliyorum internete girmiyorlar ama yine de...) Ayrıca doğumgününe gittik, hediyemizi aldık geldik! Bir yanlışlık var sanki ama??! Evet, doğumgünü kızı Alya, herkese minik bir hediye yapmış. Ada'nın hediyesi kuzucuk kuklaydı. Bayıldı minik, hala içerde onunla oynuyor.

Eve gelince pestilimiz çıkmış vaziyette, anne-baba olmadık yerlerde uyuyakalmışız. Uykusunu en çabuk alan Ada oldu. Sonra biraz Music Together hopladık; biraz şeftali partisi yaptık, çıplak ve şapır şupur. Şimdi baba içerde haftasonu marangozluğunu yapıyor, kız elde kukla ona eşlik ediyor. Yapıncak bir yazıyor, bir gidip ocaktaki yemekleri kontrol ediyor. Bir gün daha böyle geçip gidiyor.

Yarın önemli bir gün.

4 Haziran 2008 Çarşamba

Elma Şekeri

Bir kaç günlük inziva yetti, canımıza tak etti. İdil'ciğin ilk doğumgününde kendimizi dışarı attık. Fenerbahçe True Blue'daydık. İlk gidişimiz, sevdim. Buralar böyle, şehrin içinde birden bir plaj çıkıyor karşına, ya da bir orman, artık şaşırmıyorum ben bu İstanbul'a. Çiğdem bizi çok güzel ağırladı, anneye teşekkürler, kızına mutlu yaşlar!

Ben herkesi özlemişim, artık bence çocuklar da birbirlerini özlüyorlar. Tamam tamam özlemeseler de, en azından birbirlerinin gerçekten farkındalar. Arayı açmak iyi olmuyor. Bizimkini yine kilo almış buldu herkes, herkesin ablası gibiydi, doğruya doğru. Korkmuyor değilim hafiften, artık şekil tam bir şişman çocuk görünümüne dönmeye başladı.

Canım elma şekerim, seni şapır şupur yerim.

18 Mayıs 2008 Pazar

Mehmet Bir Yaşında

Bir yıl önce, bir yıl sonra. 27 Nisan 2007 tarihli bu resim, pilates'te çekilmiş. Ada ve Mehmet karnımızda. Aşağıdaki resim ise bugün çekildi. Ada 10 aylık nerdeyse, Mehmet'se artık tam bir yaşında! İkisi de kucağımızda. İyi ki doğdun Mehmet!! Ne güzel bir gün geçirdik sayende. Sağlıkla, mutlulukla yaşa.

Hande o zaman gördüğüm en kocaman ve en güzel hamilelerden biriydi. Ben de hep kocaman olmak istemiştim. Ama karnımdaki minik sadece salata yememi buyuruyordu. İçimdeki azimli kadın ise, sürekli sokakları arşınlamamı emrediyordu. Dolayısıyla gönüllü olarak sürekli salata, üstüne de durmaksızın yürüyüşe girişince, kapanışı 5 kilo ile yaptım. Biliyorum şaşılası bir durum ama şu an konumuz bu değil.

Konumuz çok güzel bir doğumgünü partisi, çok güzel bir pazar günü eğlencesi. Yedik, içtik, eğlendik. Hem bizler, hem minikler. Bu seferki buluşma ayrıca karılı-kocalı oldu. İyi de oldu. Bunca zaman tanışmadığımıza şaşmak gerek.

Yavru kuşlar büyüyor. Bebek kelimesi yerini 'küçük çocuk' lafına bırakacak yavaş yavaş. Ha bakalım...


7 Mayıs 2008 Çarşamba

Büyüyorlar -Birer Birer

Kalabalık ve cıvıl cıvıl bir doğumgünü partisi ile minik Doğay'ın birinci yaşını kutladık. Bir sürü bebek, bir sürü anne -bir sürü ikram, bir sürü oyuncak, bir sürü şen şakrak ses...

Nerdeyse bebeklerimizin hepsi, artık ayaklanmış durumda. Algıları genişlemiş, hareketleri serileşmiş. Büyümüşler de artık ciddi ciddi arkadaş olmaya başlamışlar. Oyuncak paylaşıyor, paylaşamıyorlar (!) Sonra bakıyorsunuz artık karakterlerin oturmaya başladığını görüyorsunuz, tiplerin iyice netleştiğini.
Bebeklerimiz büyüyor, çocuk oluyor. Annelerse her zamankinden çok duruma hakim. Alışmışız bir anlamda. Büyütüyoruz işte minikleri.

Bugün Doğay büyüdü, bir yaşına girdi. Sırada Mehmet, İdil, sonra da bizler yavaş yavaş...

6 Mayıs 2008 Salı

Üç Silahşörler

Aslında dördüncü silahşör de vardı ama fotoğrafa yetişemedi. Sami, Tan, Berk ve Ada'yı Fenerbahçe Parkı'na götürüp gezdirecektik, doğa günü olacaktı. Annelerin açlığı ağır bastı, kulübe gittik, yeme günü oldu! Eh işte onlar da biraz deniz kokusu alıp, biraz rüzgar sarhoşu oldular.

4 Mayıs 2008 Pazar

Müzikli Bir Gün

Dünkü yazının üstüne...bugün mokur mokurdu Ada. Diş meselesi gece gizlenip, sabah yaptı yapacağını anlaşılan. Tebriklere teşekkürler bu arada!

Bugün müzikal buluşmamız vardı. Hem de iki ders üstüste. Geçen hafta sevindiren bir ilgi olmuştu, bugün de işte bu şekilde biraraya geldik müziksever anne-babalar ve çocuklarıyla. Ve blog anneleriyle tanıştım, Pınar, Özgür, Didem, Aylin, Burcu!! Ne güzel oldu.


Birinci dersimiz çok kalabalıktı, ama belki de buna oranla zor olması gerekirken, katılımcı ve çekingen olmayan bir grup vardı. Dikkatler baştan sona yerindeydi. Çocuklarsa (Ahmet Can, Alara, Ali Murad, Bora, Ceren, Giray, Göktürk, Pablo Arda) bir harikaydı. Veliler parçaları ve aktiviteleri ucundan bucağından yakalamak için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Programa gerçekten aktif olarak katıldılar, danslar ettiler, ritmler tuttular, şarkılara eşlik ettiler, ...

Zordu işleri. Çünkü tanımadık ortam, yeni tanıştıkları cır cır konuşan, hop hop hoplayan bir hoca. İlk kez duyulan, bir kısmı yabancı dilde şarkılar. Üstüne enstürmanlar, hareketler, "hadi kalkalım, hadi oturalım"lar...

Tanışma dersinin esprisi. Tüm bunlara rağmen, şaşırtıcı aktif katılım sevindiriciydi. İkinci dersimizdeyse sayıca daha azdık (Çocuklar Arhan, Duru, Eda, Mehmet, Aksel, Ada). Az kişi olunca hemen ortama uyum sağlayıp aktif olmanın daha zor olabileceğini gördüm. Yine de güzel vakit geçirdik ve velilerin program hakkında bir fikir sahibi olduklarını zannediyorum.

Açılış öncesi bu müzikal buluşmalar aileler için tanıtım, benim içinse deneyim aslında. Artılarımı, eksilerimi görme fırsatı. Teknik hazırlığın ne kadar önemli olduğunu fark ettim mesela (ör. müzik setinin CDdeki track'leri gostermeme sürprizi!) Ve eve gelir gelmez, bizim minik seti arabaya attım, artık nereye gidersem o da oraya, n'olur n'olmaz.

Tüm resimlere sayfanın sağ üst köşesindeki slide'ı tıklayarak ulaşabilirsiniz

Dersler resmi olarak başladığında her aileye derslerde söylenecek şarkıları içeren iki CD verilecek. Biri arabaya, biri eve. Şarkılar neşeli, dinledikçe kulaklar dolacak, dinledikçe müzikler hafızalara yazılacak. O zaman işte dersler farklı bir heyecanla beklenecek.


"Bir küçük tavşan, yes maam, hop hop hoplar, yes maam, sebzelerii yer, y..."

Yorulmuşum bugün. Dersten sonra da uzun süredir görüşemediğimiz "en dostlarım" geldiler. Bu şehirdeki görüşememe meselesi başlıbaşına bir konu. Tuluğ'la Sevil'in özel durumları da var gerçi.


Tuluğ Tırpan Türkiye'deki en başarılı müzisyenlerden biri, müziğin her telinde yetkin arkadaşım. Sevil'se başarılı antropolog eşi. Tuluğ'un turneleri, Sevil'in artık onu bunaltan yoğunluktaki akademik hayatı onları Ada'yla ancak buluşturabildi. İyi ki geldiniz. Artık evimizin yolunu biliyorsunuz, yine bekliyoruz!

29 Nisan 2008 Salı

Anneler ve Bebekleri Romantika'daydık

Yazık olan son iki buluşmanın fotoğraflarını çekememem...

Fenerbahçe Powerfull Club'da katıldığım "Hamileler için Pilates" kursunda, hamileliğimin 4.ayında tanışıp, birlikte karın büyüttüğümüz, ardarda birbirinden güzel melekler dünyaya getirdiğimiz, peşpeşe büyüttüğümüz, şimdi birinci yaşları kutlamaya başladığımız anneler ve bebekleriyle buluştuk yine. Nerdeyse bebeklerimizin doğumlarından itibaren en az iki haftada bir buluşmalarımız devam ediyor. Bahar geldiğinden beri de daha bir çoğaldı bu buluşmalar.

Bugün Fenerbahçe Parkı içindeki Romantika'daydık. Ne güzel bir yermiş. Bir taraf deniz, bir taraf yeşillik, dışarıya serpilmiş masalar, bir de harika romantik, yüksek kubbeli, sera görünümlü beyaz hakim kapali mekan. Hava güzeldi, dışardaydık. Servisten çok memnun kalmadım şahsen. Ama tabii sekiz bebekli bir gruba servis ne kadar ihtimamlı olabilir, o da başka.

Hangi minikler vardı? Arhan, Elif Rüya, Alya, Borga, Ada, İdil, Ceylin, Kaan... Minikler büyüyor. Bugün benim için önemli bir gündü. Bu buluşmalara hep geç giderdik biz Ada'yla. Sebep Ada'nın uyku saati, 1-3. Bahar geldi geleli, bu biraz canımı sıkmaya başlamıştı doğrusu. Yani kızımla güzel havaların tadını da çıkarmak istiyordum ama işte en güzel saatlerde miniğim uyuyordu.

Bugün tam da 1'de, yani uyku saatinde, hadi dedim Ada, bugün çıkıyoruz. İstersen dışarda uyu... Olmadı. Dışarda uyumadı. Gerçi başta iyiydi, ama sonra...ah bebeğim, uyku kaçınca, keyfi de kaçtı miniğimin.

Günün güzelliği Ada için, Alya'nın annesinin yaptığı sağlıklı ve yummy lezzetli waffle'lardı. Zaten hayatta onu en mutlu eden şey, yemek yemek yemek...

27 Nisan 2008 Pazar

İlk Müzikal Buluşmamız


Bugün buluştuk! Üç çocuk, üç baba, iki anne, bir hoca. 4 yaşındaki Beste, 19 aylık Derin ve Ada bu müzikal günün adandığı miniklerdi. Yerimi henüz netleştirmediğim ve bu müzikal buluşmalar için artık sabırsızlanmaya başladığım için burda yaptık ilk buluşmamızı. Evimizde.

Dört duvar ve bir halının rahatlığı yoktu tabii. Onun yerine bıcır bıcır bir salon ve çocuklu ev şekline henüz bürünmemiş bir ortamda, desenli halıların, gümüş zerzevat ve kırılacak bıcırtıların arasında toplandık. Oturacak yer diye halıların üzerine balkon minderlerini attık. Azdık, samimiydik; kabullendik.

Heyecanlıydım, e tabii açılış öncesi serideki ilk "resmi buluşma" buydu. Ama kendi adıma konuşayım, gerçekten çok eğlendim. Çok güzel vakit geçirdik. Gelenlerden duymak gerek aslında. Şarkılar söyledik, parmak oyunları-taklitler yaptık; ayağa kalkıp danslar edip, enstürmanları şıkırdattık.
Çoğunluk babalardaydı. Ve babalar bir harikaydı!

Gelecek hafta devam ediyoruz, internet anneleriyle, ve belki babalarıyla. Her şey yolunda giderse evde değil, daha uygun bir mekanda buluşabileceğiz. Katılmak isteyen yeni aileleri --anne-baba-dede-hala (vs) ve çocukları (o-6 yaş arasında tüm minikleri) bekliyorum! Bana yazın...

23 Nisan 2008 Çarşamba

Anneler, Bebekleri ve Park Hikayeleri

Dün anneler ve bebekleri Özgürlük Parkı'ndaydık. Nerdeyse nerdeyse her hafta görüşürken, seyahatler dolayısıyla uzun süre ayrı kalınca çok özlemişim herkesi. Bebekler büyümüş, serpilmiş. Artık birbirleriyle gerçek iletişime geçmeye başlamışlar. Heyecan verici.

Biz Ada'yla yine geç gidebildik. 1-3 uykusu meselesi! Uyandıramıyorum miniğimi. 5 uykusunu artık bir şekilde atlatabiliyoruz bazen, ama 1-3'de ısrarcı Ada. Kaç kişiydik peki? Sayalım: Bebeklere öncelik, Ada, Borga, Alya, Mehmet, Elif Rüya, Ceylin, İdil, Doğay, Uluç...atladığım yok galiba.

Park güzel bir park, ilk kez gittim. Bir kere sulu! Ve bol ağaçlıklı, ki bu eşittir gölgelik serin alan. Çok fotoğraf çekmek istedim ama şarj aletimizi evde bulamadığımız için olmadı.


Aslında benim favorim sahilyolundaki park. Hele bu mevsimde. Olağanüstü. Çiçekler, laleler, değişmeyen ziyaretçiler,
kuşlar, köpekler... Sabah 8-9 favori mekanımız. Parktaki herkes arkadaşımız.

Hep şükrediyorum, ne kadar şanslıyız diyorum, bu şehrin keşmekeşinde yanıbaşımızda bu nefesi soluyabildiğimiz için.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Uyuyan Güzel


9 aylık bir bebekle 4 aylık bir bebek arasındaki 10 farkı bulun!

Bebek bebektir demeyin. Bu minikler çoook çabuk büyüyorlar -bkz.foto. Dün bir türlü karşılaşıp tanışamadığımız şeker Duru bebekle tanıştık. Güzel bakışlı, bitirim dudaklı, iyi huylu bir minik bebek. Bizimki ise, artık ses denemeleri yapan, her bulduğu şeyi lüp ağzına atan, yemek olsun ne olursa olsun diyerek, eline geçen her yemeliği midesine indiren bir küçük canavar.

Dün plan Göztepe'de başlayıp Feneryolu'nda bitecek olan 23 Nisan yürüyüş ve etkinliklerine katılmaktı. Duru bebekle, anne-babası da bu plana bayıldı. Ama ah, Ada'nın uyku saatinin dışına çıkmak mümkün mü? Kızım dışardan gelen bangır bangır müzik gürültüsüne, şen çocuk çığlıklarının inadına 1-3 uykusunun bir dakikasını bile feda etmeden uyudu. Eğlence kaçtı.

Biz de ancak yerleri süpüren renkli konfetilerin, yorgun ama heyecanlı çocukların taşıdığı renkli balonların ve yürüyüşten dönen tatlı kalabalığın arasında yürüyüşümüzü yaptık. Sonra da bir güzel pazar ziyafeti çektik. Bizi yerken görüp haksızlığa dayanamayan Ada'nın eline ilk kez bir ekmek parçası verdim veeee tabii ki küçük canavar bu fikre pek bayıldı.

Afiyet olsun minik bebeğim. Ama bundan sonra çok uyuyup hayatı kaçırma, tamam mı? Hem bahar da geldi, annenin içi fıkır fıkır.

20 Mart 2008 Perşembe

Tenha Tracy

Üç geveze insan ve yavruları toplandık. İki Hande gelemedi. Evrim, Dilek, ben ve üç minik: Bir mahmur, bir güleryüz, bir de mokurdanık. Bilin bakalım mokurdanık kimdi?


Adakız bu aralar biraz sıkıntılı. Belki diş, belki uykudaki dönmelerden dolayı tam uykusunu alamama durumu. Aslında bugün sebebini biliyorum, biz üç dilli düdük anne kaptırmış giderken, uykusundan uyanan kızımın sesini duymamışız. Odasına girdiğimde elleri üzerinde kalkmış, kafasını kaldırmış, yardım haykırarak ağlıyordu. Kim bilir ne kadar zamandır? (O pozisyondan sırtüstü pozisyona dönmesini henüz bilmiyor zavallım). Ne kadar üzüldüğümü tahmin edebilir misiniz? E tabii sonrasında hep tatsız tuzsuzdu minik.

Tracy Hogg'un sistemini konuştuk bugün. Aslında Hogg doğanın doğal ritmini alıp, analiz edip, gerisin geri size öğretiyor bence. Bebeğin dilini, isteklerini anlamanızı, ona göre ihtiyaçlarını gidermenizi öneriyor, bunun için de bir rutin sunuyor. Kolay anlattığıma bakmayın, yol zorlu bir yol.

Dilek kitabı okumadan doğanın ritmini yakalamış gibi görünüyor. Bir kaç değişiklik dışında Sami'nin rutini Tracy'nin önerdiğine çok benziyor çıktı. Evrim'se Berk'e yatır/kaldır (deli edici pick up/put down metodu) sistemiyle kendi kendine uyumayı öğreterek, işe başlamadan önce içini biraz rahatlamak istiyor. İlk amacı gece kalkışlarını minimuma indirmek. Merak ediyorum, sonuç ne olacak. İyi olursa, Tracy reklamına devam!

15 Mart 2008 Cumartesi

Günlerden Cumartesi

Cumartesi pazarlar "baba-kız" günü. Öyle karar verdik. Haftaiçi kızına doyamayan baba, haftasonları resti çekiyor ve kızı anneden kapıyor, soluğu dışarda alıyor. Hüzünlü bir durum. Gerçi faydalanmaya çalışayım diyorum. Az değil, haftaiçi yapamadığım şeyleri yapmak için iki koca gün. Alışveriş, keyif, arkadaş kaçamağı, sinema, miskinlik... ve daha bir sürü şey yapabilirim mesela. Ya da piyano çalışıp tüm gün, resim yapabilirim...

Olmuyor.

Aslında bir kaç haftadır -bir kaç haftadan çokçadır, cumartesileri bir resim üzerinde çalışıyordum. Yani tüm gün resim. Hem de ciddi iş, modelli portre çalışması. Biraz dayanabiliyordum bir şekilde miniğimin yokluğuna. Ama geçen hafta resim bitti, görev tamamlandı. Bugünse yine baba kızı aldı ve kaçtı, banaysa arkalarından onları şaşkın şaşkın geçirmek kaldı. Sonra evde yalnızlık, sonra evde sessizlik, heyecansızlık, "işsizlik". Ben çok özlüyorum bu miniği. Ayrı kalmayı beceremiyorum.

Özlüyorum.

Baba kız sahile inmişler bugün, fırtınada dalgaların kabarıp, patlamasını seyretmişler. Babaya fotoğraf çektirmek zordur, sevmez. Kızımın o heyecanını göremedim. Ama gözümde canlandırdım...

Miniğim kırmızı bir burunla, al al tombik yanaklarla, babasının şapkasına iliştirdiği kırmızı bir çiçekle döndü. Yorgun ve uykulu.

Akşamsa misafirlerimiz vardı. Bir kara gözlü daha geldi bize bugün. Bir minik abla! Merter ve Pelin'in tatlı kızları Derin. Merter çok eski dostumuz, eşi Pelin ve tatlı kızlarıyla bugün tanıştık. Yine geç bir buluşma. Yine çok güzel bir gün. Ada'nın geleceğini Derin'de gördük. Sınır tanımaz bir merak, büyük iletişim becerisi, harika ilgi çekme yöntemleri, ve kardeşine kelime anlamı ile "kucak dolusu" sevgi gösterme cömertliği. Ada'yı kucaklaması ve öpmesi kaydedilmesi gereken bir sahneydi, yakalayamamışım.

İkisi de uykusunu tam alamamışken tanıştılar. Oyun tabii en heyecanlı ortak noktalarıydı. Oynadılar, iyice haşat oldular!

Ada heyecana gelemiyor, çok coşuyor, çabuk yoruluyor. Hemen uykusu geliyor. Mışıl mışıl uyuyor canım kızım...

14 Mart 2008 Cuma

Kocaman Bebekler


Bugün Mehmet ile annesi bize sürpriz yaptılar. Ne iyi yaptılar. Dışarda buluştuk ve caddede güzel bir yürüyüş yaptık. Bir Cafe'de de mola. Güzel kahveler, pastalar, hararetli sohbetler-olabildiğince...

Ve iki tatlı arkadaşın cinlikleri! Kah gülücükler, kah birbirini süzmeler. Kıpır kıpır kıpırdanmalar, yerinde duramamalar... Sonrasında da "ben geliyorum" diyen küçük bağırışlar. Tabii kaçış!

Mehmet Ada'nın en eski arkadaşlarından (!). Hareketli, siyah güzel gözleri sürekli ışıldayan, algıları kuvvetli, bir şeker bebek. Bugün konuştuk aslında, bizimkiler yavaş yavaş bebeklikten çıkıyorlar. Tabii çocuk da değiller daha. "Kocaman bebekler".