anneler ve bebekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anneler ve bebekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Ekim 2010 Pazartesi

Emzirme Haftası

Gittim koştur koştur, dersten sonra, dersten önce; iki arada, bir derede; ama koşa koşa, sevine sevine. Çok güzeldi: Anneler, bebekler ve fotoğraflar...

Emzirme haftası. Böyle haftalar bana garip geliyor, Anneler Günü gibi. Garip değil mi gerçekten? Anneliğin günü, haftası mı olur? Ama bir 'vesile' işte, dikkat çekmek için, önemini vurgulamak için, unutturmamak için.

Ben emzirdim. Amacım çok çok emzirmekti, hem yararını bildiğimden, hem de inanılmaz mutlu olduğumdan, bebeğimle geçirdiğim en özel, en güzel an olduğundan. Ama bir gün, bir an, bir üzüntü ile ... Bitti. Gitti, şakır şakır gelen süt, damlaya döndü. Henüz üç ay bitmişti. Bir 'felaket'ti, gerçek anlamda vurguluyorum bu kelimeyi.

Çok üzüldüm. Çok.
Ve ben tam dokuz ay emzirdim bebeğimi.
O damlalarla...

Kimse kimseyi suçlamasın. Kimse kimsenin anneliğini emzirme süresiyle ölçmesin nolur. Ama o anın güzelliğini de umarım tüm anneler yaşasın. Tüm babalar, yakınlar, annelere destek olsun, onlara gereken huzuru devam ettirmek için gayret göstersinler, annelerin yanında olsunlar. Bebekler anne kokusuyla büyüsün, süt süt koksunlar. Anne sütü en değerli besin. Toplum da aynı anlayışla annelere bu rahatı sağlasın, anneler rahat rahat besleyebilsinler bebeciklerini, acıktıkları anda, bulundukları yerde...

*

Etkinliğe döneyim. Büyük bir organizasyondu (Etkinlikler 17'sine kadar devam edecekmiş). Lansinoh sponsorluğunda gerçekleşen bu etkinlikte emeği geçen herkese teşekkürler. Ben defileye yetiştim. Defilenin sonuna. Anne-bebek defilesi. Keşke doğru yerde bulunabilseydim -öyle kalabalıktı ki, keşke bu harika manzarayı daha uygun bir yerden rahatça izleyebilseydim. Ama heyecanı damarlarımda hissettim. 'Podyum'da görmesem de, defile bittikten sonra gördüm, o ışıltılı gözleri, o aydınlık yüzleri. Güzel anneler, tatlı bebekler...

Ama sonraaa fotoğrafları gördüm. Arkadaşlarımın çektiği fotoğrafları. Yine ağladım, yine gurur duydum. Harikasınız Ayça, Aslı ve Özlem. Ellerinize, gözlerinize sağlık. Devam, hep devam...

26 Ağustos 2010 Perşembe

Bir Ay Önceye Ait Bir Yazı

"Geçen hafta Ayça ve Erin, harika bir sürpriz yaptılar bana. Yine iki gün gelmişim İstanbul'a, ders verip döneceğim. Bir telefon, "burda mısın, geliyoruz, sana bir de bir şey getiriyoruz". "Bir şey" meselesini anlamadım ama gelmelerine çok sevindim.

Ayça 'bir şey' değil, 'dört tane harika' getirmiş bana. Bizim müzik buluşmalarında kamerasıyla yakaladığı o bayıldığım "müzikle mutluluk" tarifine denk düşen fotoğraflarının kolajlarından oluşan dört adet büyük kanvas baskı!

Çok güzel. Harika. Nasıl bir sürpriz bu Ayça, bayıldım ben bunlara! Yeni dönemde Music Together'da duvarlarımız şenleniyor. Müzik salonumuzu hazırlayıp, tuvalleri astıktan sonra fotoğraflarını çekip koymak istiyordum bloga, onun için bu teşekkür bu kadar geç kaldı. Ama öyle telaş evden ayrılmak zorundaydım ki, asamadan geldim. İki saniyede bizimkilere göstermek için çektiğim fotoğraflar işte aşağıdakiler." (Koymamışım tabii).

Ayça bin teşekkür! Ve iyi ki geldiniz, üzüntüm Ada'nın bizimle olmamasıydı. Erin'cim iyi ki uykun gelmedi de uzun uzun oturabildiniz..."

*Bu yazıyı bir aydan fazla zaman önce yazıp bir türlü yayınlayamamın sebebi, Ayça'nın fotoğraflarına ve emeğine duyduğum saygı. Göstermek istedim çünkü bu kanvasları, çünkü çok sevdim... Ama işte fotoğrafların fotoğraflarını çekme işi bana düşünce, bu saygı öyle bir ağır geldi ki. En güzel şekilde çekeyim dedim, mekanı çekeyim dedim; beceremedim. Bekledim. Bekleyince de, uzayınca da... vs, vs.


* Ayça'nın bana getirmeden önce çektiği fotoğraf. Yine kendi çektiklerimi koymadım yani. Boş yere bu kadar zaman yayınlamamışım bu yazıyı.

* Neden mi peki bugün? Çünkü yarın sergi açılışlarına gideceğim ve çok mutluyum. Ya siz? Siz gidecek misiniz? (City's Nişantaşı AVM, saat 13:30)

* Bir önceki sorudaki -lar- eki? E Music Together fotoğraf albümümüzdeki birbirinden güzel diğer harika fotoğrafların sahibi Aslı Tür (O fotoğrafları da burda göreceksiniz yakında) ve yarın tanışacağım meslektaşları Özlem Turan'ın da katıldığı üç kişilik bir bomba sergi olacak bu. Konu ise çok değerli, "Her Damlası Altın Anne Sütü".

* Yaniii, yarın yazacak çok şey olacak. Günün anlam ve önemine dair...

27 Ekim 2009 Salı

Oyun Grubu - Aktivite Önerileri

Aktivitelere devam:

Bu da eski tarihli (bir aydan çok olmuştur) bir aktivite. Resimleri ancak telefonumdan aktarabildim.

Hande ve oğlu Mehmet'lere davetliydik. Alya, Mehmet ve Ada, Hande'nin hazırladığı aktivitelere büyük heyecanla katıldılar. En sonunda da kendi kendilerine bir oyun kurdular.


İşte ayrıntılar:

1) Vücudumuzu öğrenelim, kıyafetleri giydirelim: Çocukların boyuna göre büyütülmüş ve duvara monte edilmiş bir erkek çocuk resminde gereken alanlara (ayak, bacak, üst gövde, baş) raf gibi çıkıntılar eklenmiş. Amaç kıyafet resimlerinin olduğu kartlardan (Kartlar Ya-Pa kartları imiş) sırayla seçerek, bunları resimdeki doğru alanlara -raflara- yerleştirmek. Bu esnada kartlarda resimleri olan kıyafetlerin adlarını/renklerini/ne zaman ve nerede giyildiğini bulmaya çalışmak.

Bana göre eğitici, çocuklara göre eğlenceli bir aktivite idi.



2) "Çuvaldaki Kedi" oyunu: Her birinin üzerinde birbirinden farklı renkte ve biçimde üç nesnenin resmi olan dokuz adet kare kart, bir masanın üzerine yerleştirilir. Çocuklar bez bir keseye doldurulmuş şekillerden -bakmadan- birer tane çekip, çektikleri nesneyi, masanın üzerideki kartlardaki nesnelerle eleştirmeye çalışırlar. Amaç keseden çektikleri nesneyi doğru şekilde eşinin üzerine yerleştirmektir. Bunu yaparken yine nesnelerle ilgili çeşitli tanımlama sorularına cevap vermeye çalışırlar.

Oyun güzel bir oyun, birkaç derece zorlaştırılarak da oynanabilir. (Mesela gözler kapalı keseden çekilen şeklin ne olduğunu, kıvrımlarına göre elimizde hissederek tahmin etmeye çalışabiliriz.) Oyundaki materyallerin renkleri ve kalitesi güzeldi. Ama benzer bir oyunu evde kendi kendimize bizler de hazırlayabiliriz.


3) Meslekler ve nesneler - ilişkilendirme oyunu: Meslekleri tanımlayan resimlerin bulunduğu kartlar, masanın üzerine dizilmiş nesnelerle eşleştirilmeye çalışılır. (Gerçek hayat nesnelerimiz: Küçük bir tencere, oyuncak bir balık, bir stetoskop, bir tekne.. ve kartlarda, karşılığı meslekler)

Biraz zihinlerinin yorgun düştüğü bu oyunun sonunda çocuklarımız kendi oyunlarını kurdular: Yemek yapma oyunu!!! En çok hayali yemeklerini karıştırmaktan hoşlandılar. Bol gürültü yaptılar, sonra da müzik aletleri çıktı. Yaşasın da yaşasın!


Çok güzel ve 'verimli' bir gündü. En son oyunun devamında dikkat ettim de, çocuklarımız artık 'birlikte' oynuyorlar. 'Yanyana oyun'dan 'birlikte oyun'a geçtik -neredeyse yani. Bu da bir kilometre taşı değil miydi?

25 Ekim 2009 Pazar

Oyun Grubu - Aktivite Önerileri

Geçtiğimiz Cuma Elif Rüya ve annesi Serap'ın misafiriydik. Serap her zaman olduğu gibi yine özenle çok güzel aktiviteler hazırlamıştı miniklerimiz için.

Bol aktiviteli, eğlenceli bir gün geçirdik. Grubumuz neredeyse tam kadro hazırdı. Fotoğraflar her şeyi anlatıyor aslında ama maddelerle sıralamak gerekirse:



1) Kukla gösterisi: Eğlenceli bir dialogda birbirine ses olarak benzeyen sözcükleri duyduk, bulmaya çalıştık -hep birlikte!

2) Barbunya ayıklamaca: Önlerindeki kaba barbunyalar, uzaktaki kaba kabukları. Çok iyi bir konsantrasyon çalışması. Her birinin büyük başarı sergilediğini söylemeliyim!


3) Kocaman zincir yapımı: Renkli şeritlerden halkalar yapıp, birbirlerinin arasından geçirip, Pritt'le yapıştırarak zincir yaptılar. Bunda biraz anne yardımı gerekti. Yardımımızı esirgemedik.


4) Süslü taç yapma: İstedikleri renkte bir kağıt şerit seçip, kenarlarını birbirine yapıştırarak yine bir halka yaptılar ve üstünü önceden kesilmiş ay, yıldız, kalp, üçgen gibi şekilleri yapıştırarak süslediler. Her biri başlarına hazırladıkları taçları takınca birer prens ve prenses oldular!


5) Merdiven inme-çıkma ve takla atma çalışması: Büyük şekillerden kesilmiş renkli kağıtlarla oluşturulan yolu takibederek merdivende sıraya girme, üç basamak çıkıp, indikten sonra yerdeki mat'te takla atma. Çoğu minik annesinin yardımıyla takla atabildi. Çok eğlendiler, çok! (Kameranın pili bittiği için bu aktiviteden fotoğraf yok maalesef.)

Çok güzel bir gündü, aktiviteler çocuklarımızın yaşlarına (27-32 ay arası) uygun aktivitelerdi. 2-3 yaş aralığı için sizin önerileriniz neler?

24 Temmuz 2009 Cuma

İkiye İki Kala

Hamilelikte başladı dostluğumuz. Ana karnında başladı arkadaşlıkları. Pilates anneleri ve bebekleri grubumuz, anneler ve bebekler olarak iki yılı devirdi. Zaman çok çabuk akıyor. Artık şaşırma faslını geçtik. Çünkü artık durum algı ötesi bir durum. Akış işte. Hayat ya da... İnanılmaz bir hız!


19'u Borga'nın doğumgünüydü. Yaz-ortası-kızı Adakızım'ın doğumgünü yine arkadaşlarından uzak geçecek diye düşünürken, Borga'nın annesi Duygu'nun düşünceli ısrarı üzerine, Borga'nın doğumgününde Ada'ya da mum üflettik son dakika. Kendi seçimi uğur böceği pastasının eşliğinde!

Sonra daaa döküldük yollara...

31 Mart 2009 Salı

Oyun Grubu Aktiviteleri

Geçen haftaki hamileler grubu buluşmamıza bazı minikler hastalık nedeni ile katılamadılar. Sonuçta bol mamalı, az bebekli bir toplantı geçirdik. Ada'nın arkadaşları Doğay, Elif Rüya, Borga ve Alya bizdeydi.

Toplantı için son gün, hiç aklımda olmayan birkaç aktivitede karar kıldım:

1) Birlikte kuru fasülye yemeği hazırlamaca! = Fasülye aktarmaca:


Ada'nın bir önceki fasülye aktivitesinden daha uygulanabilir nitelikte -kaşıksız- bir fasülye aktivitesi yaptık.


Anneler-çocuklar yerde çember oluştururlar. Her miniğe farklı renkte bir plastik bardak dağıtılır. İlk miniğin bardağı yarıya kadar fasülye doldurulur. İlk çocuk bardağındaki fasülyeleri yanındaki arkadaşının bardağına boşaltmaya çalışır. Bu sırayla devam eder, ta ki en son çocuğa kadar. Çemberde bardağına fasülye boşaltılan en son çocuk, kendi bardağındaki fasülyeleri mini bir tencereye boşaltır ve kapağını kapatır. Kandırmasyon fasülye yemeği hazır! Biz bunu birkaç tur tekrar ettik.

2) Ada'nın giysileri giydirilen oyuncak bebeğin üzerinden tek tek giysileri çıkarmaca:


Ada'nın evdeki küçülmüş giysileri, miniğin kocaman favori bebeği Deniz'e giydirilir. (Ben toplantı öncesi Deniz'e çorap, patik, eldiven, tayt, pantolon, bluz, ceket ve bere giydirdim). Önce bir hikaye yardımıyla aktivite açıklanır.

Amaç çemberdeki çocukların müzik eşliğinde bu bebeği yanlarındaki arkadaşlarına geçirmesi; müzik durduğunda ise bebek kimde kalırsa, onun bir giysiyi çıkarmasıdır -çünkü bebeğin üstündekiler Ada'nındır! Tüm giysiler çıkarılıp bebek kendi kıyafetiyle kalıncaya kadar oyun devam eder.

Aslında bu oyunu bizdeki oyuncak ayıyla yapmak istemiştim. Ama tüm küçülen kıyafetleri dağıttığımız için, büyük kıyafetler de ayıcığa çok büyük geldiğinden, Deniz Bebek'te karar kıldım.

Bu aylarda çocuklarımız yavaş yavaş üzerlerine bir şeyler giyip, çıkarmaya başlıyorlar. Böyle bir aktivitenin, bunun için eğlenceli bir alıştırma olabileceğini düşündüm. Tabii ki biz anneler arada çocuklarımıza yardım ettik. Sözlerimizdeki vurgularla da yol göstermeye çalıştık: "Şimdi beyaz çorapları çıkartalım", "şimdi pembe patikleri çıkartalım"


3) Şıkı şıkı yumurtalar ve -bu sefer gerçek- marakalarla müzik eşliğinde dans


4) Renkli pipetleri aynı renkteki bardaklara yerleştirmece.


Her çocuğa farklı renkte bir bardak verilir. Karışık olarak dağıtılan renk renk pipetlerden kendi bardaklarının renginde olanları bardaklarına yerleştirmeleri istenir.

SONUÇ:

İlk iki aktivite planlandığı gibi gerçekleşti. Minikler yoğun bir konsantrayonla istenileni yapmaya çalıştılar. Çoğunlukla da başarılı oldular. Sıkılmadılar. Hatta biraz eğlenmiş bile olabilirler! :)

Dans güzeldi. Rahatladılar ve kendilerini müziğe bıraktılar.

Pipet aktivitesini tam olarak yapamadık. Sanırım öncesinde yapılan diğer aktivitelerden sonra minik beyinler biraz yorgun düştü. Renklerle cebelleşmek yerine pipetlerle oynamaya karar verdiler.

9 Şubat 2009 Pazartesi

Haftasonu Maratonu


Daha başlamadan söylüyorum: Evet, haşat oldu. Suçlu kim?: Bittabi Bendeniz.

Haftasonu sınırlarımızı zorladık. Cuma: Bir müzik dersi, iki ayrı oyun grubu. Cumartesi: Yine Music Together, sahil, doktor, sokak, park. Pazar: Uzuuun yolculukla gerçekleşen arkadaş ziyareti. Ve o gidişin dönüşü!

Başlayalım mı?

Bu hafta oyun grubu Duygu'larda toplandık. Duygu, Ada'nın iki haftadır öpücük alışverişi yaptığı pek yakışıklı Borga'nın annesi. Alya, Mehmet, Elif Rüya da ordaydı. Neler yaptı minikler? Boyama, legolar, oyuncaklar ve "aşağı-yukarı", "aç-kapa" kavramları.

Oradan çıkıp, Sami'nin annesi Dilek'lere gittik. Anneler çalışıyor, bu grubu bulmak zor, onun için 'ille de' gittik,özlemişik. Aslında iyi de ettik. Ozan, Sami, Derya Berk ve Ada uzun süre sonra ilk kez görüştüler. Tekrar tanıştılar, tekrar anlaştılar...


Arkadaş ziyareti ise Pazar günü Beste "Abla"ya idi. Uzak diyarlara. Haftasonunun son durağı, gerçekten huzurlu, sakin bir çocuk olan Beste'yi ziyaret ile aslında bizim için doğru bir kapanış oldu. Yaşlar çok yakın değil. Beste biraz ablalık yaptı, birlikte oynadılar; sonra ayrı ayrı kendi oyunlarına konsantre oldular.

Peki neler yaptı Adakız? Biraz Montessori yaptı -böyle aktivitelere direk bu adı uygun buluyorum bir süredir: Pipetleri kutusundan boşaltıp yerleştirdi. Konsantrasyonu yerindeydi.

Sonra daha ilginç bir şey yaptı: Beste'yle birlikte televizyon seyretti! Ada için pek rastlandık bir şey değil. Pek cicilerdi, pek. Evimizde hala televizyonu açmıyoruz biz çünkü.


Devamı da var ama çok övünülecek bir şey değil: Önce 6 (yazıyla: altı!) dilim börek lüpletti. Sonra da şömine karşısında "içti", kendinden geçti! E hep biz mi keyif yapacağız?


Aslan kızım maratonu kazasız belasız bitirdi. Üstüne de Pazar gecesi 13 saatlik bir uyku çekti!!

Ama...

Galiba olan anneye oldu. Anne bitkin, yoruldu.

Miniğim biliyorum biraz aşırıya kaçtık. Bu hafta daha sakinden alalım. Daha çok masal okuyup, daha çok hayal kuralım... Ne dersin?

5 Şubat 2009 Perşembe

İki Küçük Hanım

Dört gündür internet bozuk. 1 dakika burda, 41 dakika yok -gibi bir şey. Ne onunla, ne onsuz. Hayat zor.

Şu an internet burda ama konu başka. Konumuz, konuklarımız. Çoook rötarlı bir buluşma. Bir sürü kez telefonla konuşma, "bebek bakım sorunlarını" birlikte deşmeye çalışma, gruplardan mail'lerden iletişim, buluşmak için bol istek-no zaman. Vesaire. Vesaire.

Tanışmıştık. Ama bugün buluştuk!

Beyza ve Gökçe bizdeydi bugün. Aman ne güzel bir gündü. Hatta ilginçtir biz sohbet bile edebildik. Çocuklarla iken. Hem de uzun!

Beyza Ada'dan 7 ay küçük. Narin ve bıcırık bir tatlı hanım. Fıkır fıkır, hareketli; akıllı bakışlı, güzel gülüşlü. Birlikte "kaşık dizmece" (yemece/yutmaca), "puzzle yapmaca" (yemece, yutmaca) oynayıp, dans-müzik yaptılar Ada'yla.

Bize sohbet için şans verdiler. Ama makineye bir poz için şans vermemiş bizim minikler. Bu kadar harekete, bu kadar foto. En azından ikisi de fotoğraf karesinin içinde!

29 Ocak 2009 Perşembe

Kayda Değer Bir Gün

Bir buçuk yıldır aksatmadığımız anne-bebek buluşmalarımızı artık evsahibi yönetiminde planlanmış aktivite saatlerine dönüştürdük. Çocuklarımızın yaşlarına yönelik eğlenceli-eğitici programlar planlıyoruz her hafta.


Ada, Borga, Elif Rüya, Melisa, Doğay, Uluç ve anneleri bu hafta Ayben ve Alya'nın misafiriydi. Bana göre son derece başarılı planlanmış bir gündü. Çok eğlendik ve hem büyükler, hem küçükler ilgiyle aktivitelere katıldık. Neler mi yaptık?

- Ayben'in dağıttığı renkli paket süs bantlarından yapılmış ponponlarla çok neşeli bir müzik eşliğinde, yine Ayben'in rehberliğinde dans ettik.


- Sonra Ayben tüm çocuklara tercih ettikleri şekillerden oluşan, iki adet büyük şekille süslenmiş kolyeler (Ada'nın deyimi) dağıttı. Çocuklar şekiller geçirilmiş renkli süs bantlarını boyunlarına astı.

- Dikdörtgen bir yer minderine (aslında bez gerilmiş mukavva idi) üç ayrı büyüklükte kesilmiş bu şekiller (sarı daireler, yeşil aydedeler, kırmızı kalpler, turuncu kareler,vs) karışık şekilde yapıştırılmıştı. Annelere birer çanta dağıtıldı (veya poşet, veya kağıt torba). Ve çocuklar boyunlarında kolye gibi taşıdıkları büyük şekiller ne ise, matın üzerindeki o şekilleri toplayıp annelerinin torbalarına koydular. Görev buydu ve bu harika bir fikirdi!



- Dikdörtgen mattaki şekiller çocuklar tarafından toparlanınca bu sefer, yine -zannedersem- Ayben'in yaptığı üç basamaklı merdivenden çıkarak büyük altıgen parkın içine girdiler. Parkın parmaklıkları yine rengarenk ve boy boy bu şekillerle donanmıştı.


Bu sefer çocuklar yine kendilerine ait şekilleri bu sefer burdan toplayıp, annelerinin çantasına doldurdular. Bu büyük bir heyecandı. Anneler koçluk yapıyor, çocuklar pür dikkat kendi şekillerini arayıp, hızlı şekilde torbalara yerleştirmeye çalışıyorlardı.

- Sonraki aktivitede bu sefer başka bir dikdörtgen mata yerleştirilmiş ve çapraz şekilde birden sekize kadar rakamların yazıldığı büyük renkli dairelerin üzerine basarak sekiz adımı tamamladılar. Tabii rakamları henüz okuyamadıklarından, bunu annelerinin yardımı ile yaptılar. Rakamları tanıdılar, hayatlarındaki belki ilk seksek benzeri oyunu oynadılar.


- Sayıların sonuna gelen ise tünelle karşılaştı. Bu sefer çocuklar sırayla emekleyerek tünelin içinden geçtiler.


Bu grupta en küçüğü 18, en büyüğü 23 aylık yedi çocuk vardı. Aktiviteler bu yaş grubuna tamamen uyan hem eğitici, hem de eğlenceli aktivitelerdi. Ayben'e çok teşekkür ediyoruz!

28 Ocak 2009 Çarşamba

Buluşma -ve Soru İşaretleri


Bir blog dostumla daha tanıştım bugün. Jale'nin hamileler grubundan Gül ve tatlı kızı Duru'nun misafiri idik.

Sevgili Gül, çok güzel bir gündü bugün. Güleryüzün ve güzel evsahipliğin icin teşekkürler. Ayrıca senin ve diğer becerikli aşçıların ellerine sağlık! Mamalar yummy yummy, çok lezzetliydi.
Jale'cigim, kısa da olsa seni görmek ne güzel bir sürpriz oldu, çok özlemişim.
Anneler, harika bebekler, sizlerle tanışmak, tekrar görüşmek çok güzeldi.

Ama keşke...

Daha erken gelebilseydik,
Ada yemek canavarı olmasaydı, biraz rahat bıraksaydı da daha çok sohbet edebilseydik,
Ada (gözünü sofradan alabilmeyi becerip) binbir bebekten oluşan (kaç kişiydik acaba tam olarak?) muhteşem manzaranın farkına varsaydı da, biraz "kardeşleri" ile kaynaşsaydı.

Bir de keşke hazır bu kadar çok anne-bebek varken birkaç müzik yapmayı akıl etseydik -geç geldi aklıma.

*

Düşünüyorum da, yemekli anneler ve bebekleri -ya da oyun grubu- buluşmaları bize iyi gelmiyor. Ada arkadaşları ile beraber olsun, kaynaşsın, sosyalleşsin, paylaşmayı öğrensin niyeti ile yola çıkıyoruz ama hedefin önüne pastalar, börekler çıkıyor. Hem de en lezzetlisinden! Ada'yı evde tıka basa doyursak da olmuyor, ilgi alanı sofranın dışına çok zor çıkıyor. Ne yapmamız gerek bilmiyorum. Belki de sadece dışardaki toplantılara katılmak?

Ah be tomtoşum, sanki aç bırakıyoruz seni. Yarın ne yapacağız şimdi onu düşünmeye başladım...

23 Ocak 2009 Cuma

Cümbüş

Sabah: Durukuş bizde, biz Music Together'da. Öpüşme-koklaşma-ağlaşma (!), dans, müzik, boyama, çiftlik evi, evcilik... İki eski dostlar artık. Harikalar!





Öğleden sonra: Haftalık buluşmamızda, bu sefer Meltem ve Melisa'da. Oyuncaklar, mamalar, renk cümbüşü, ses cümbüşü, sevgi cümbüşü...




Ne güzel bir gün geçirmişiz yahu...

22 Ocak 2009 Perşembe

Aktif Günler

Döndüğümüzden beri kızımla 'an'ların peşine düştük. Biraz daha planlı, programlı; biraz daha arkadaşlı, sokaklı yaşamaya başladık sanki. Dolu dolu yaşamak dedikleri...


Ada zaten Music Together derslerimize katılan arkadaşları ile her hafta sosyal şölen yaşıyor, bol müziklisinden! Ama bir süredir, git-gel'ler ve başka sorumluluklar yüzünden oyun grubumuzun buluşmalarını parça parça yakalayabiliyorduk. Bu hafta tuttuk yakasından bırakmadık aktivitelerin!


Sonraaa fırsat bulduğumuz anlarda da kendimizi dışarı attık, mesela ilk kez Mehmet ve annesi ile Meydan'a gittik ve atlı karıncaya bindik! Sonra çok aydır görmediği eski arkadaşı Kerem'i ve annesini misafir ettik. Kısacası her günü arkadaşla, her günü heyecanla geçirdik.
Bunların da fotoğrafları gelecek. Gelince de eklenecek.

Bugün mü? Bugün Ada babası ile üniversiteye gitti. Annesi iseee...9:30'da piyano öğrencisi olduğu için, sonrasında da iki tarafın da işleri olduğu için Duru'nun annesi ile bir sabah 8 kaçamağı (evet 8!) gerçekleştirdi.

Harikaydı! Oh be Pınar, ne iyi geldi...

24 Kasım 2008 Pazartesi

Bebek Bakımı Sorunlarına Mucize Çözümler

...dedi yayınevi. Ve düğmeye basıldı.

İlgilenenlere: Haber geldi, bugün kitap matbaaya verilmiş.

12 Ekim 2008 Pazar

Oyun Oyuna


Google Reader'larında listeli olduklarımdan kaçamasam da (anladı onlar ne dediğimi!), sürmenajımsı halim malum... Bir maratondur gidiyor, her şey bu yüzden. Cuma günü Hamileler Grubu'muzun anne-bebek toplantısına, Cumartesi günü Oyun Grubu toplantısına gidemedik. Oysa ki bunlar aslında Ada'nın aktiviteleriydi, yuh bana. Ama beceremedim işte miniğim.

Annen bitap. İşler var. İşler çok...

Yine de nefesimi senden alıyorum, biliyor musun? Senden aldığım güçle devam ediyorum bu kalabalık işlere.

Hem 10 kilometre yürüyoruz ama günde, itiraf et. Hiç bir elini uzatışına "hayır" dediğim oldu mu? Hiç "nana" deyip, iki kıvır hareket parçalamaya başladığında, CD'yi koyup, enstürmanları alıp müzik yapmamışlığımız var mı? Dünyanın en güzel sevinç çığlığını attığında, kaptığım gibi (şartlar dahilinde!) büyük yatağa atmıyor muyum seni? Can cana, koyun koyuna, oyun oyuna yapmıyor muyuz birlikte?

Bugün becerdik neyse ki. Minik Berk'in kocaman birinci yaşını kutladık. Evrim her şey için teşekkürler! Harika bir gündü. Ama özgür ruhlu kızım farkında mı bilmiyorum. En son özgür ruhlu baba ile gördüm. Yürüyorlardı, denize doğru. Ne oyun kaldı, ne bebek arkadaşlıkları... İyi vakit geçirmişler ama. Öyle duydum. Yetti. Sosyalleşmek de anneye kaldı. İyi oldu, bir Pazar da böyle geçti.

Tracy Altıncı Bölüm de bitti! Yedinci Bölüm hoşgeldi: "We're still not Getting Enough Sleep" Bu Tracy de amma uyku yazmış.

26 Eylül 2008 Cuma

Çok Minik Kuş

Bu haftanın ikinci anneler ve bebekleri buluşmasındaydık bugün. Herkes ne kadar büyümüş yahu! Uzun aradan sonra Melisa'nın annesi Meltem'lerde buluştuk. Çocuklarımız oynarken, biz de yedik, içtik, önümüzdeki buluşmalara ekleyeceğimiz "oyun saati" uygulamalarını planladık. Nerdeyse tüm minikler ordaydı: Melisa, Elif Rüya, Uluç, Doğay, Mehmet, Alya ve Ada.


Bugün en büyüklerin büründüğü -Ada, grubun yine en küçüğüydü- nispeten sakin yapı beni şaşırtan şey oldu. Hande ve Sıla'ya sorduğumda, işlerin 1.5 yaş civarı biraz kolaylaştığını, Mehmet'le Uluç'un eskisi gibi hareketli olmadığını söylediler. Sıla ayrıca bu zamanlarda çocukların yine biraz anneci olabileceğinden, bazı ortamlarda çekingen tavırlar sergileyebileceklerinden bahsetti. Tabii ki oğluna refernasla!

Annelik bitmeyen bir deneyim. Ve ne büyük heyecan. Her gün diğerinden farklı. Bazen birbirini takibeden dönemler siyahla beyaz gibi ayrı. Ama hepsi birbirinden güzel.


Ada hem yaşıtlarının çokluğuna, hem de oyuncakların bolluğuna şaştı kaldı. O bisikletten, öbür arabaya atladı durdu -ne o dil kızım yine dışarda?. Adakız biraz oyuncak fakiridir, gaddar annesi çok oyuncak almaz ona; vardır tabii en gerekli, eğitici bir şeyleri. Ama oyunları hayal güçleriyle kurarlar çoğunlukla, müzikle desteklerler her oyunun ucunu bucağını.


Bugün kızım kendinden ayca büyük diğer arkadaşlarını seyretti ciddi ciddi. Sonra da katıldı oyunlara; oyuncaklar, kitaplar paylaştı arkadaşlarıyla. Meltem'e burdan teşekkür ediyoruz. Bir hafta sonraki buluşmayı dört gözle bekliyoruz.

25 Eylül 2008 Perşembe

Üç Minik Kuş

Şarj aleti kayıp, fotoğraf çekemiyorum. Çekenlerin fotoğrafları da elime geçmeyince, beklerken gecikiyor da gecikiyor yazacaklarım.

Ada anneler ve bebekleri buluşmalarına alışık. Ama Ayça'nın Oyun Grubu'ndaki ilk buluşmamızı ancak geçen Cumartesi gerçekleştirebildik. Bunca zaman nasıl beceremedik bilemiyorum, hep bir mazeretimiz oldu, çoğu sağlık.

Sonunda Duru, Ceylin ve Ada ilk gerçek buluşmalarını gerçekleştirdiler. İlk olarak Music Together tanıtım derslerinde biraraya gelmişlerdi. Sevgili Pınar bizi ağırladı ve saatin nasıl da çabuk geçtiğini fark etmediğimiz çok güzel bir gün geçirdik.

Ayça'nın öncülük ederek kurduğu Benimle Oynar mısın Anne? grubu, belli kurallara sahip. Ayça'nın ve diğer annelerin pedagoglardan duydukları öneriler ve deneyimleri sonucu konulmuş bu kurallar. Yakın aydaki beş çocuğun buluşması, aynı grubun uzun süre sürekliliğini devam ettirmesi, çocukların birlikte beslenme saati geçirmeleri, buluşmalarda bazı eğlenceli/eğitici/öğretici aktivitelerin yapılması, yeme-içme konularına (anneler ve kilolar için!) girilmemesi ilk aklıma gelenler.

İlk buluşmamız daha çok diğer anne-bebek buluşmalarımızın içeriğinde geçti. Çocuklar özgürce oynadılar, anneler biraz kaçamak atıştırmalar yapıp sohbet ettiler. Minik ev sahibi Durukuş'un misafirperverliğini unutmayacağız. Ada'yı kapıda ismiyle karşıladı. Ceylin'e -ve fırsat verirse Ada'ya!- kendi üzümlerinden ikram etti. Ceylin bıcır bıcır etrafta dolaşıyor, o oyuncaktan öbürüne heyecanla koşuyor; Duru da sevgi gösterileri yapıp, şarkılar söyleyip danslar ediyordu. En küçük -ve hala bağımsızca yürümeye başlamamış olan Adakız ise- çoğunlukla ablalarını izledi bu buluşmada. Yaz süresince çok fazla bebekle karşılaşmadığı için sosyal alana ağırdan ve temkinli geçmeyi tercih ettiğini söyleyebilirim. Yine de uyumluydu ve ablalarından çok şey öğrendi!

Tanıştık.

Bundan sonraki buluşmalarımızda bilinçli ve hazırlıklı aktivitelere geçmek için hazır olduğumuzu düşünüyorum. Ayça ve Aybala'nın grubun yazışmalarında yinelediği gibi "daha az oyuncak, daha fazla oyun" düşüncesini de kuvvetle destekliyorum.

Kızlar, bayram dönüşü bende miyiz?



9 Eylül 2008 Salı

Ada Arkadaşlarıyla Buluştu



Aylar sonra yine biraraya geldik. Çocuklar belli bir yaşa kadar kendi yaşıtlarıyla değil, yetişkinlerle daha iyi ilişki kurarlarmış. Doğru, en yakın dost anne ise, yetişkinler bir adım öne geçiveriyor gerçekten. Ama çocuğun hayatında adım adım yaşıtlarıyla sosyalleşmesinin önemi de büyük.

Hamileler grubumuz bebekli anneler grubu olarak buluşmalarına devam ediyor. Ada uzun süredir bu buluşmalara katılamıyordu. Dahası, hiç bir yaşıtıyla biraraya gelememişti tüm yaz. Dönüşü güzel oldu. Biraz da çekingendi evet.

Grubun en küçüğü miniğim (fiziken en büyüğü de o!). Henüz dağ taş keşif turları da yeni miniğim için, kaydırak ve tahteravalliler de. Ama az kaldı arkadaşları, Adakız da yürüyecek, keşiflerde aranıza katılacak; kah zıplayacak, kah koşturacak...

29 Haziran 2008 Pazar

Anneler, Babalar, Büyüyen Bebekler

Ada'nın arkadaşı Alya'nın birinci yaşını kutladık bugün. İyi ki doğdun Alya!

Anneler ve bebekleri olarak bugün yine babalı bir buluşma gerçekleştirdik. Yaz doğumgünleri dışarı taşınca, babalar da bize katılıyor. İyi de oluyor; arkadaşlıklar büyüyor, zahmetler paylaşılıyor onlar gelince. Kısaca: Çok güzel ve çok sıcaktı. Ada'nın sabah uykusundan dolayı, biz yine sahneye geç çıktık. Ama pastaya da yetiştik. Kimler mi vardı? Kimler yoktu ki? Yine öncelik bebeklerin: Alya, Borga, Ada, İdil, Arhan, Elif Rüya, Mehmet ve yeni tanıştığımız bir sürü abla-abi.

Ayben çok güzel bir doğumgünü hazırlamış, teşekkür ediyoruz her şey için (biliyorum internete girmiyorlar ama yine de...) Ayrıca doğumgününe gittik, hediyemizi aldık geldik! Bir yanlışlık var sanki ama??! Evet, doğumgünü kızı Alya, herkese minik bir hediye yapmış. Ada'nın hediyesi kuzucuk kuklaydı. Bayıldı minik, hala içerde onunla oynuyor.

Eve gelince pestilimiz çıkmış vaziyette, anne-baba olmadık yerlerde uyuyakalmışız. Uykusunu en çabuk alan Ada oldu. Sonra biraz Music Together hopladık; biraz şeftali partisi yaptık, çıplak ve şapır şupur. Şimdi baba içerde haftasonu marangozluğunu yapıyor, kız elde kukla ona eşlik ediyor. Yapıncak bir yazıyor, bir gidip ocaktaki yemekleri kontrol ediyor. Bir gün daha böyle geçip gidiyor.

Yarın önemli bir gün.

16 Haziran 2008 Pazartesi

Büyükada'da Bir Konser daha

O kadar mutlu oluyorum ki anlatamam.

Adadaydık. İkincisini gerçekleştirdiğimiz salon konserimizi yapmak üzere. Heyecanlıydım, ilki çok güzel geçmişti. Eski arkadaşlarımla buluşmuş, yeni akrabalarla tanışmış, adalı dostlar edinmiş, minik bebeklerle şenlenmiştik. Kuş cıvıltıları arasında ilk ada konserimizi vermiştik. Kontrtenor dostum Rudi ile.


Tekrar ettik. Hem geçen seferki Flugtag fecaatinden dolayı iskeleye erişemeyip gelemeyen dostlarımızın ricası üzerine; hem de yine çalmak, yine paylaşmak, Babalar Günü'nde babalara müzikli bir gün hediye etmek için. Ne güzel oldu. Blog dostlarım Esra ve Pınar da geldi, aileleri, minikleriyle beraber. Ve daha kimler kimler... Herkese öncelikle büyük teşekkürler bizden. Müzik dört duvar arasından çıkıp paylaşılınca güzel.

Rudi'yle birlikte müzik yapmak büyük zevk. Birbirimize iyice alıştık, müzikal anlayışımız benzer ve beraber hissediyoruz. Umarım izleyenlere de yansımıştır bu. Fotoğraflar Erk'in çektiği fotoğraflar. Teşekkürler Erk. Yeni fotoğraflar gelirse slayta ekleyeceğim.

Kızım sadece biraz sarsılıyor bu mekan değişikliğinden. Ama konser günleri hep uslu ve memnun. En çok da birlikte olduğu arkadaşlarla mutlu oluyor. Biz içerde çalıp söylerken, minikler Ada, Melis, Duru, Duru, Defne, Alara ve 3 aylık Mert dışarda "sosyalleştiler". Hatta arada içeri girip dinleyen minikler bile olmuş diye duydum. Erken yaşta tanıştılar konser ortamıyla...

İyi ki geldiniz.

4 Haziran 2008 Çarşamba

Elma Şekeri

Bir kaç günlük inziva yetti, canımıza tak etti. İdil'ciğin ilk doğumgününde kendimizi dışarı attık. Fenerbahçe True Blue'daydık. İlk gidişimiz, sevdim. Buralar böyle, şehrin içinde birden bir plaj çıkıyor karşına, ya da bir orman, artık şaşırmıyorum ben bu İstanbul'a. Çiğdem bizi çok güzel ağırladı, anneye teşekkürler, kızına mutlu yaşlar!

Ben herkesi özlemişim, artık bence çocuklar da birbirlerini özlüyorlar. Tamam tamam özlemeseler de, en azından birbirlerinin gerçekten farkındalar. Arayı açmak iyi olmuyor. Bizimkini yine kilo almış buldu herkes, herkesin ablası gibiydi, doğruya doğru. Korkmuyor değilim hafiften, artık şekil tam bir şişman çocuk görünümüne dönmeye başladı.

Canım elma şekerim, seni şapır şupur yerim.