Az kaldı. Zor zamanlar.
Gece 12'ye kadar the Kitap'ın (!) ve de bilgisayarın başından ayrılmadığım; sonra başka heyecanlardan pırpır gecenin üç buçuğunda uyanıp, sabaha kadar dönüp durmadığım; kızımı aralarda görüp, "kaliteli zaman" geçirmeye and içmediğim; evin dışına çıkabilip, oksijen almayı becerebildiğim günleri bekliyorum.
Az kaldı, çok az.
Kasım ortasını bekliyorum. Kızımı kapıp kaçak gezmelere çıkacağım, sahilde dört nala yürüyeceğim, istediğim kitabı, istediğim yerde okuyabileceğim, yüzünü sesini unuttuğum arkadaşlarımla araya kapatacağım, sevdiğim işimi bu sefer en miniklerle yapmaya başlayacağım günleri bekliyorum.
Dokuzuncu Bölüm de bitti, On kaldı. On demek "son" demek. Sonra ver elini müzikli günler, heyecanlı açılışlar, müzikal buluşmalar. Can, kan, sokak, güneş, arkadaşlar. Kısaca hayata az kaldı. Başka bir koşturma var önümde, ama güzelinden... Bekliyorum.
Gece 12'ye kadar the Kitap'ın (!) ve de bilgisayarın başından ayrılmadığım; sonra başka heyecanlardan pırpır gecenin üç buçuğunda uyanıp, sabaha kadar dönüp durmadığım; kızımı aralarda görüp, "kaliteli zaman" geçirmeye and içmediğim; evin dışına çıkabilip, oksijen almayı becerebildiğim günleri bekliyorum.
Az kaldı, çok az.
Kasım ortasını bekliyorum. Kızımı kapıp kaçak gezmelere çıkacağım, sahilde dört nala yürüyeceğim, istediğim kitabı, istediğim yerde okuyabileceğim, yüzünü sesini unuttuğum arkadaşlarımla araya kapatacağım, sevdiğim işimi bu sefer en miniklerle yapmaya başlayacağım günleri bekliyorum.
Dokuzuncu Bölüm de bitti, On kaldı. On demek "son" demek. Sonra ver elini müzikli günler, heyecanlı açılışlar, müzikal buluşmalar. Can, kan, sokak, güneş, arkadaşlar. Kısaca hayata az kaldı. Başka bir koşturma var önümde, ama güzelinden... Bekliyorum.