Buyuyorum Egleniyorum Ogreniyorum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Buyuyorum Egleniyorum Ogreniyorum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Nisan 2010 Cumartesi

Ne Bayramdı Ama

Böylesine gerçek bir çocuk bayramı yaşamamıştım.


Ada yaşadı.
Ama ne yaşamak...

*
Yazılar da resimler de yarına. Lakin bitmiş durumdayım, kelime anlamıyla yani, finito...
Uyku kaçmadan Yapo kaçar.

Canım çiçek, böcek resmi yapmak istiyor yahu. Sarhoş muyum neyim, n'oluyor?

25 Ekim 2009 Pazar

Oyun Grubu - Aktivite Önerileri

Geçtiğimiz Cuma Elif Rüya ve annesi Serap'ın misafiriydik. Serap her zaman olduğu gibi yine özenle çok güzel aktiviteler hazırlamıştı miniklerimiz için.

Bol aktiviteli, eğlenceli bir gün geçirdik. Grubumuz neredeyse tam kadro hazırdı. Fotoğraflar her şeyi anlatıyor aslında ama maddelerle sıralamak gerekirse:



1) Kukla gösterisi: Eğlenceli bir dialogda birbirine ses olarak benzeyen sözcükleri duyduk, bulmaya çalıştık -hep birlikte!

2) Barbunya ayıklamaca: Önlerindeki kaba barbunyalar, uzaktaki kaba kabukları. Çok iyi bir konsantrasyon çalışması. Her birinin büyük başarı sergilediğini söylemeliyim!


3) Kocaman zincir yapımı: Renkli şeritlerden halkalar yapıp, birbirlerinin arasından geçirip, Pritt'le yapıştırarak zincir yaptılar. Bunda biraz anne yardımı gerekti. Yardımımızı esirgemedik.


4) Süslü taç yapma: İstedikleri renkte bir kağıt şerit seçip, kenarlarını birbirine yapıştırarak yine bir halka yaptılar ve üstünü önceden kesilmiş ay, yıldız, kalp, üçgen gibi şekilleri yapıştırarak süslediler. Her biri başlarına hazırladıkları taçları takınca birer prens ve prenses oldular!


5) Merdiven inme-çıkma ve takla atma çalışması: Büyük şekillerden kesilmiş renkli kağıtlarla oluşturulan yolu takibederek merdivende sıraya girme, üç basamak çıkıp, indikten sonra yerdeki mat'te takla atma. Çoğu minik annesinin yardımıyla takla atabildi. Çok eğlendiler, çok! (Kameranın pili bittiği için bu aktiviteden fotoğraf yok maalesef.)

Çok güzel bir gündü, aktiviteler çocuklarımızın yaşlarına (27-32 ay arası) uygun aktivitelerdi. 2-3 yaş aralığı için sizin önerileriniz neler?

31 Mart 2009 Salı

Oyun Grubu Aktiviteleri

Geçen haftaki hamileler grubu buluşmamıza bazı minikler hastalık nedeni ile katılamadılar. Sonuçta bol mamalı, az bebekli bir toplantı geçirdik. Ada'nın arkadaşları Doğay, Elif Rüya, Borga ve Alya bizdeydi.

Toplantı için son gün, hiç aklımda olmayan birkaç aktivitede karar kıldım:

1) Birlikte kuru fasülye yemeği hazırlamaca! = Fasülye aktarmaca:


Ada'nın bir önceki fasülye aktivitesinden daha uygulanabilir nitelikte -kaşıksız- bir fasülye aktivitesi yaptık.


Anneler-çocuklar yerde çember oluştururlar. Her miniğe farklı renkte bir plastik bardak dağıtılır. İlk miniğin bardağı yarıya kadar fasülye doldurulur. İlk çocuk bardağındaki fasülyeleri yanındaki arkadaşının bardağına boşaltmaya çalışır. Bu sırayla devam eder, ta ki en son çocuğa kadar. Çemberde bardağına fasülye boşaltılan en son çocuk, kendi bardağındaki fasülyeleri mini bir tencereye boşaltır ve kapağını kapatır. Kandırmasyon fasülye yemeği hazır! Biz bunu birkaç tur tekrar ettik.

2) Ada'nın giysileri giydirilen oyuncak bebeğin üzerinden tek tek giysileri çıkarmaca:


Ada'nın evdeki küçülmüş giysileri, miniğin kocaman favori bebeği Deniz'e giydirilir. (Ben toplantı öncesi Deniz'e çorap, patik, eldiven, tayt, pantolon, bluz, ceket ve bere giydirdim). Önce bir hikaye yardımıyla aktivite açıklanır.

Amaç çemberdeki çocukların müzik eşliğinde bu bebeği yanlarındaki arkadaşlarına geçirmesi; müzik durduğunda ise bebek kimde kalırsa, onun bir giysiyi çıkarmasıdır -çünkü bebeğin üstündekiler Ada'nındır! Tüm giysiler çıkarılıp bebek kendi kıyafetiyle kalıncaya kadar oyun devam eder.

Aslında bu oyunu bizdeki oyuncak ayıyla yapmak istemiştim. Ama tüm küçülen kıyafetleri dağıttığımız için, büyük kıyafetler de ayıcığa çok büyük geldiğinden, Deniz Bebek'te karar kıldım.

Bu aylarda çocuklarımız yavaş yavaş üzerlerine bir şeyler giyip, çıkarmaya başlıyorlar. Böyle bir aktivitenin, bunun için eğlenceli bir alıştırma olabileceğini düşündüm. Tabii ki biz anneler arada çocuklarımıza yardım ettik. Sözlerimizdeki vurgularla da yol göstermeye çalıştık: "Şimdi beyaz çorapları çıkartalım", "şimdi pembe patikleri çıkartalım"


3) Şıkı şıkı yumurtalar ve -bu sefer gerçek- marakalarla müzik eşliğinde dans


4) Renkli pipetleri aynı renkteki bardaklara yerleştirmece.


Her çocuğa farklı renkte bir bardak verilir. Karışık olarak dağıtılan renk renk pipetlerden kendi bardaklarının renginde olanları bardaklarına yerleştirmeleri istenir.

SONUÇ:

İlk iki aktivite planlandığı gibi gerçekleşti. Minikler yoğun bir konsantrayonla istenileni yapmaya çalıştılar. Çoğunlukla da başarılı oldular. Sıkılmadılar. Hatta biraz eğlenmiş bile olabilirler! :)

Dans güzeldi. Rahatladılar ve kendilerini müziğe bıraktılar.

Pipet aktivitesini tam olarak yapamadık. Sanırım öncesinde yapılan diğer aktivitelerden sonra minik beyinler biraz yorgun düştü. Renklerle cebelleşmek yerine pipetlerle oynamaya karar verdiler.

Bir Aktivite

Geçen haftaki hamileler grubu annelerimiz ve miniklerimizle olan haftalık buluşmamız bizdeydi. Her buluşmada, evsahibi anne bazı aktiviteler hazırlıyor.


Bizdeki ilk buluşmada, biraz birlikte müzik aktivitesi yapmıştık. İkinci buluşmada farklı bir aktivite olsun istedim. Miniklerle birlikte fasülyeleri pet şişeye doldurarak şıkı şıkı müzik enstürmanı yapalım diye düşündüm. Aleti tamamladıklarında, seçtiğimiz bir müzik eşliğinde de ritmik dans yapabilirdik mesela.


10 kişilik bir 20-25 ay grubu olunca, soru işaretleri de oluyor! Aktiviteyi önce Ada ile birlikte yapmaya karar verdim.


Hazırlık:

Bir kavanoz(dan biraz az) kuru fasülye
/ Bir mini pet şişe / Bir huni / Bir kaşık / Bir tepsi

Hedef:

Kavanozun içindeki fasülyelerin huni yardımı ile pet şişenin içine aktarılması.

Yöntem:

Kavanozun içindeki fasülyeler tepesine huni takılmış pet şişeye kaşıkla dökülmeye çalışılır. Fasülyeler doğru şekilde hedefi bulduğunda, pet şişenin kapağı kapatılır. Pet şişe sallanarak şıkı şıkı yapılır. Müzik açılır, yumuk el yapımı maraka ile dans edilir.


Kaygılar:

Acaba fasülyeleri ağzına doldurup yemeye çalışır mı? (Hayır çalışmadı)

Yaşına göre bir aktivite mi? (Evet)
İlgi gösterecek mi? (Deli bir ilgi!)

Kaşıkla arası nasıl olacak? Huni ile? (Kaşık eh, huni yes)

Fasülyeler hedefi bulacak mı? (Çoğunlukla)

Peki 10 kişilik grup biraraya gelip aynı aktiviteyi yapabilir ve de bundan zevk alabilir mi?
(Hayııır!)

Neler oldu?


* Bayıldı! Öyle bayıldı ki, tam 1 saat 40 dakika başından ayrılmadı! Bir sürü numara çekip, tepsiyi kaldırmasam, bir o kadar daha başında dururdu zannediyorum.
* Konsantrasyonu çok şaşırttı. Kaşığı kavanoza daldırmasına rağmen, kaşığı doldurup çıkarmayı başaramadı. Ben denediğimde bana da zor geldi. (Demek ki: Daha geniş bir kavanoz/kase kullanılabilir).
* Kaşığı o daldırdı, ben doldurdum, huniye o taşıdı. (Büyük konsantrasyon ve koordinasyon gerektiren bir eylem)
* Çoğunlukla fasülyeler hedefi buldu.
(Kazara bir tanesi kaşıktan düşse, panik olup kaşığı büyük hareketlerle sallayarak içindeki fasülyeleri düşürdü)

Benim önceden düşünmediğim güzellikler,
kendi yarattığı aktiviteler:

* Düşen fasülyeleri minik parmaklarla kavrayıp tek tek huniye attı: Küçük motor çalışması.

* Dışarı düşen her fasülyeyi biir, ikiiii diye saydı/k: Sayma çalışması.
* Yere düşen her fasülyeyi eliyle huninin içine atarken dominant-tonik aralığı seslerini verdi. (Music Together çalışmasından: la-re sesleri) Bunu kendi kendine yaptı ve ilk kez yaptı, çok şaşırttı.

* Kırmızı kapak, mavi kapak: Renk çalışması
* Büyük kapak, küçük kapak: Kavram artı karşıtlar.

* Eylemler ve tanımlar: Aç ve kapa.

* Yeni kelimeler: Fasülye, huni, kavanoz.

Sonuç:


* Bu kadarcık bir "oyun" sonrası kaşık tutmada büyük ilerleme kaydetti. O akşamki yemeğinde yemek yerken hiç yardım istemedi. (Bu arada o işi tamamiyle halletmiş bulunuyoruz, kutlu olsun).

* Eğlendi.

* Benim önerimle başladı, sonrasında kendi oyunlarını yarattı. (İzlemesi heyecan verici!)


Amaç bir maraka yaratıp, şıkırtısıyla dans etmekti. Oyunun sonucu, fasülye aktarmada ısrar oldu. İyi de oldu.

Teke tek çok güzel ve öğretici bir aktivite. Ama grupla yapıldığında, konsantrasyon bu kadar uzun sürmeyecektir.


...diye düşündüm ve bu aktiviteyi grubumuzda uygulamaktan vazgeçtim. Peki o zaman o gün ne yaptık? Bambaşka şeyler, devamı yakında...

Ada'yla her gün çeşitli keşifler, çeşitli oyunlar yapıyoruz. Ama çoğu spontan gelişiyor. Birçok annenin denediği bu çeşit bir çalışmayı ilk kez yaptım. Aman ne iyi oldu. O günden beri benzer materyallerle bir sürü etkinlik yaptık, yapıyoruz.

9 Şubat 2009 Pazartesi

Haftasonu Maratonu


Daha başlamadan söylüyorum: Evet, haşat oldu. Suçlu kim?: Bittabi Bendeniz.

Haftasonu sınırlarımızı zorladık. Cuma: Bir müzik dersi, iki ayrı oyun grubu. Cumartesi: Yine Music Together, sahil, doktor, sokak, park. Pazar: Uzuuun yolculukla gerçekleşen arkadaş ziyareti. Ve o gidişin dönüşü!

Başlayalım mı?

Bu hafta oyun grubu Duygu'larda toplandık. Duygu, Ada'nın iki haftadır öpücük alışverişi yaptığı pek yakışıklı Borga'nın annesi. Alya, Mehmet, Elif Rüya da ordaydı. Neler yaptı minikler? Boyama, legolar, oyuncaklar ve "aşağı-yukarı", "aç-kapa" kavramları.

Oradan çıkıp, Sami'nin annesi Dilek'lere gittik. Anneler çalışıyor, bu grubu bulmak zor, onun için 'ille de' gittik,özlemişik. Aslında iyi de ettik. Ozan, Sami, Derya Berk ve Ada uzun süre sonra ilk kez görüştüler. Tekrar tanıştılar, tekrar anlaştılar...


Arkadaş ziyareti ise Pazar günü Beste "Abla"ya idi. Uzak diyarlara. Haftasonunun son durağı, gerçekten huzurlu, sakin bir çocuk olan Beste'yi ziyaret ile aslında bizim için doğru bir kapanış oldu. Yaşlar çok yakın değil. Beste biraz ablalık yaptı, birlikte oynadılar; sonra ayrı ayrı kendi oyunlarına konsantre oldular.

Peki neler yaptı Adakız? Biraz Montessori yaptı -böyle aktivitelere direk bu adı uygun buluyorum bir süredir: Pipetleri kutusundan boşaltıp yerleştirdi. Konsantrasyonu yerindeydi.

Sonra daha ilginç bir şey yaptı: Beste'yle birlikte televizyon seyretti! Ada için pek rastlandık bir şey değil. Pek cicilerdi, pek. Evimizde hala televizyonu açmıyoruz biz çünkü.


Devamı da var ama çok övünülecek bir şey değil: Önce 6 (yazıyla: altı!) dilim börek lüpletti. Sonra da şömine karşısında "içti", kendinden geçti! E hep biz mi keyif yapacağız?


Aslan kızım maratonu kazasız belasız bitirdi. Üstüne de Pazar gecesi 13 saatlik bir uyku çekti!!

Ama...

Galiba olan anneye oldu. Anne bitkin, yoruldu.

Miniğim biliyorum biraz aşırıya kaçtık. Bu hafta daha sakinden alalım. Daha çok masal okuyup, daha çok hayal kuralım... Ne dersin?

29 Ocak 2009 Perşembe

Kayda Değer Bir Gün

Bir buçuk yıldır aksatmadığımız anne-bebek buluşmalarımızı artık evsahibi yönetiminde planlanmış aktivite saatlerine dönüştürdük. Çocuklarımızın yaşlarına yönelik eğlenceli-eğitici programlar planlıyoruz her hafta.


Ada, Borga, Elif Rüya, Melisa, Doğay, Uluç ve anneleri bu hafta Ayben ve Alya'nın misafiriydi. Bana göre son derece başarılı planlanmış bir gündü. Çok eğlendik ve hem büyükler, hem küçükler ilgiyle aktivitelere katıldık. Neler mi yaptık?

- Ayben'in dağıttığı renkli paket süs bantlarından yapılmış ponponlarla çok neşeli bir müzik eşliğinde, yine Ayben'in rehberliğinde dans ettik.


- Sonra Ayben tüm çocuklara tercih ettikleri şekillerden oluşan, iki adet büyük şekille süslenmiş kolyeler (Ada'nın deyimi) dağıttı. Çocuklar şekiller geçirilmiş renkli süs bantlarını boyunlarına astı.

- Dikdörtgen bir yer minderine (aslında bez gerilmiş mukavva idi) üç ayrı büyüklükte kesilmiş bu şekiller (sarı daireler, yeşil aydedeler, kırmızı kalpler, turuncu kareler,vs) karışık şekilde yapıştırılmıştı. Annelere birer çanta dağıtıldı (veya poşet, veya kağıt torba). Ve çocuklar boyunlarında kolye gibi taşıdıkları büyük şekiller ne ise, matın üzerindeki o şekilleri toplayıp annelerinin torbalarına koydular. Görev buydu ve bu harika bir fikirdi!



- Dikdörtgen mattaki şekiller çocuklar tarafından toparlanınca bu sefer, yine -zannedersem- Ayben'in yaptığı üç basamaklı merdivenden çıkarak büyük altıgen parkın içine girdiler. Parkın parmaklıkları yine rengarenk ve boy boy bu şekillerle donanmıştı.


Bu sefer çocuklar yine kendilerine ait şekilleri bu sefer burdan toplayıp, annelerinin çantasına doldurdular. Bu büyük bir heyecandı. Anneler koçluk yapıyor, çocuklar pür dikkat kendi şekillerini arayıp, hızlı şekilde torbalara yerleştirmeye çalışıyorlardı.

- Sonraki aktivitede bu sefer başka bir dikdörtgen mata yerleştirilmiş ve çapraz şekilde birden sekize kadar rakamların yazıldığı büyük renkli dairelerin üzerine basarak sekiz adımı tamamladılar. Tabii rakamları henüz okuyamadıklarından, bunu annelerinin yardımı ile yaptılar. Rakamları tanıdılar, hayatlarındaki belki ilk seksek benzeri oyunu oynadılar.


- Sayıların sonuna gelen ise tünelle karşılaştı. Bu sefer çocuklar sırayla emekleyerek tünelin içinden geçtiler.


Bu grupta en küçüğü 18, en büyüğü 23 aylık yedi çocuk vardı. Aktiviteler bu yaş grubuna tamamen uyan hem eğitici, hem de eğlenceli aktivitelerdi. Ayben'e çok teşekkür ediyoruz!

12 Haziran 2008 Perşembe

BEÖ: Kokular

Montessori grubumuzun 'Büyüyorum Eğleniyorum Öğreniyorum' aktivitesinin bu haftaki konusu "Kokular" idi.

Ada'nın kokuya karşı duyarlı olduğunu söylemem zor. Örneğin şu ana kadar hiç bir yemeği ayırmamış durumda. Ciğeri de (!), kuru eriği de, balığı, yoğurdu da aynı iştahla yiyor (ve tabii bizi sevindiriyor, sağolsun). Bazen hatta olur da yanlışlıkla bozuk bir şey yediriversek bir şekilde, onu da hiç fark etmeden iştahla midesine indirir diye korkuyorum.

Bu sebeple bu haftaki BEÖ deneyimizi daha bilinçli şekilde yapmaya çalıştık. Ada'ya sırayla çok keskin kokulu bir kırmızı gülü, ağır şekerli kokulu bir tatlı kavunu, parfüm şişesinden gelen keskin kokuyu, bir limonu ve diş macununu koklattım. Koklarken abartı burun hareketleri yaparak ona örnek olmaya çalışıp, beni taklit etmesini ve nefesini bilinçle içine çekmesini sağlamaya çalıştım.

Sonuç: Ada hepsini yemek, gülü de yalamak istedi. Yüzünde koku değişimini veya koku zevkini ele verecek hiç bir değişim olmadı. Ama ona gösterdiğim şekilde nefesi içine çekerken yeni bir mimik sahibi oldu (Aslında ilk öğretmeni büyük hala Büşşin'dir söylemem gerek).

Şimdi koklayacak bir şey olsun olmasın, bu suratla karşımıza çıkıp hem ilgimizi kendine çekiveriyor, hem de bizi güldürüyor.

29 Mayıs 2008 Perşembe

Büyüyorum, Eğleniyorum, Öğreniyorum: Spor

Montessori grubumuzun bu haftaki teması "spor"du. Bir fotoğraf sıkıntısı var hayatımda. Yaşananları kaydetmeyi son derece önemsediğim iki olayda, hiç fotoğraf çekemedim: Son iki Music Together dersi ve Büyükada Şan-Piyano Resitali.

Bu seferse BEÖ aktivitemiz için buraya ekleyeceğim fotoğraf yok. Fotoğraf çekmeyi bekledikçe yazmayı erteliyorum. Biraz daha geç kalırsam hafta bitecek, aktiviteyi kaydetmemiş olacağım.

Onun için...kısa keserek, hemen başlayayım. Fotoğrafımız yok, çekersek anında burda ama.

Tema "spor". Sportif aktivite yaptıracağım Ada'ya. Yaptık, hem de bol bol. Aslında günlük rutinimizin bir kısmını zaten bu aktiviteler oluşturuyor, doğal olarak. Ama bu hafta daha bilinçliydik.

Ada bazı hareketlerinde biraz önden, bazılarındaysa biraz arkadan gidiyor her yaşıtı gibi. Oturmayı, dönmeyi erken erken beceren kızım, ayakları üzerine basmayı mesela çok geç öğrenmişti. Bunun bir sebebi de benim ona yol göstermekte geç kalmamdı. Geçen haftalarda sadece bir haftalık çalışma sonucu ayakların da önemli bir organ olduğunu, hatta onlarla pek de eğlenceli şeyler yapılabileceğini fark etmişti Adakız.

Bu hafta bir-iki hareket üzerinde daha yoğunlaşalım istedim. Çok çalıştık: Ellerinden tuttum yürüdük -her bir adıma hep birlikte "hoop, hoop" diyerek! Ve yüzüstü yatış pozisyonundan geri dönmeyi öğrendi Adakız. Sonunda.

İkincisinde o kadar inatçıydı ki, en az 4-5 aydır kolayca sırtüstünden yüzüstüne dönerken, bir türlü tersini yapmak aklına gelmiyordu. Bazen bu, geceleri panik halinde uyanmasına da sebep oluyordu. Sırtüstünden fark etmeden yüzüstüne dönüp, elleri üzerinde kalıp napacağını bilemiyordu. Zavallı bir durum yani.

Sonuç: Anneye babaya görev düşüyor, bir şeyi bol tekrarla gösterirsen, çalıştırırsan, oluyor. Öğrendi minik. Henüz gece panik halindeyken bu yeni yetiyi hatırlayıp dönmeyi becerir mi bilmiyorum ama normal zamanda artık her iki yöne dönebiliyor. Diğerinde ise, evet bol bol evde hop hop yürüyouz, üşenmeden, bacakları böylece daha da güçlenecek bebeğimin. sonra da gerçek adımlar gelecek. Gelecek mi gerçekten?

5 Mayıs 2008 Pazartesi

Biraz Sohbet, Çokça Bahar

Ada ile doğduğundan beri sürekli konuşuyorum. Eskiden kendi kendime konuşurdum -heyecanımı, mutluluğumu, kızgınlığımı yüksek sesle anlatır dururdum. Şimdi bir kısmı bu sayfada yazıya dökülüyor, bir kısmı kızımın kulaklarına süzülüyor. Artık evde konuştuklarım daha çok güzel şeyler tahmin edersiniz. Bu miniğin yanında kızgın olmak, kızgın kalmak mümkün değil çünkü.

Bir de aramızda ders mahiyetinde konuşmalar geçiyor. Mesela her elime aldığım nesnenin adını üç kere söylemek gibi. Hele mutfaktaysak yandık. Tabak, tabak, tabak; bıçak, bıçak, bıçak...Aynı ses tonu, aynı işaretleme ve aynı bakış ile. Adakız da aynı pür dikkat şaşkın ifadesiyle gözlerime bakıyor bu durumda. Aklına bir şeyler yazılıp yazılmadığını merak ediyorum aslında, yakında görürüz.

Sonra her dışarı çıktığımızda, boş boş kendi hedefim mekanlara sürüklemek yerine kızımı, onun ilgisini çekecek, ona dünyayı tanıtacak yerlere gitmeye dikkat ediyorum. Yani. Caddeden çok parklara, alışveriş merkezlerinden çok sahile gidiyoruz (hatta AVM'lere hiç gitmiyoruz).

Montessori grubumuzun dün sonlanan haftalık "Büyüyorum, Eğleniyorum, Öğreniyorum" çalışmasının anahtar kelimesi 'bahar'dı. Bir türlü aktivite bulup yapamıyorum diye düşünürken, aslında baharı en yakından ve en güzel yaşayanlardan olduğumuzu fark ettim.

Park yanıbaşımız, sabah 8-9 rutinimiz. Dün gezerken "peki" dedim "Ada 'bahar'la ilgili neler öğrendi bu parkta?" En kolayından başlayalım, çiçek böcek öğrendi. Ama gerçekten hepsini tek tek inceleyerek. Bahçıvanlar iş başında, bir çiçek solmaya yüz tutarken, diğeri goncalanıyor. Solan çiçekleri bir gün temizlenirken görüyorsunuz, ertesi gün yerinde başka çiçeklerin renklendiğini görüp hayret ediyorsunuz. Manzara muhteşem, her gün bir başka renk, bir başka güzellik.


Bu şekilde lalelere, kır çiçeklerine, menekşelere, arada bir sürü adını bilmediğim, ve mutlaka Ada'ya öğretmek için öğreneceğim başka çiçeğe ve şimdi de güllere sevgimizi gösterdik. İlginçtir Ada "çiçek" kelimesini biliyor, "a, a, çiçek" dediğimde evdeki çiçekli resme, "ah kırmızı çiçek" dediğimde de mesela, parktaki çiçeklere bakıyor hemen. Ve kocaman bir gülümseme. Her defasında.


Ama Ada bahara ait başka şeyler de öğrendi.

Mesela bahar coşkusunu. Etrafta koşuşan oynaşan köpekleri, harika sesleriyle şarkı söyleyen kuşları tanıdı. Hav hav, cik cik... Sonra bahar coşkusunun aydınlattığı, yüzlerini yumuşattığı, gözlerini ışıldattığı insanlarla tanıştı. Gülümsemeye gülümsemekle karşılık vermeyi öğrendi. Hayvanlardan korkmamayı, onlarla dost olmayı sonra.


Hmm başka neler öğrendi? Üşümek ve terlemek duygularını. Baharda kat kat giyinmeyi, gölgenin serin, güneşin sıcak olduğunu. Parktan çıkar çıkmaz trafik gürültüsünün içine düşüşümüz ile, doğanın huzuruna ve sessizliğine -daha doğrusu güzel seslerine karşıtlık oluşturan gürültü kavramını öğrendi.

Bu bahsettiklerimi gerçekten öğrendiğini Ada'nın ifadelerinden anlıyorum. Güzel bir çiçek gördüğünde çıkardığı sevgi çığlığından, koşturan bir köpek gördüğünde çıkardığı sesler ve yaptığı heyecanlı el-kol hareketlerinden, bir teyze-amca onunla sevgiyle konuşurken gülümsemeyle karşılık verişinden, kuş seslerini dinlerken, takındığı mutlu dinginlikten, gürültüyle karşılaştığında kıpır kıpır sıkıntı halleri sergilemesinden...

Baharı kızımla yaşadık bu yıl. Ne mutluyum Allah'ım!

2 Mayıs 2008 Cuma

Montessori Grubu ve Harika Etkinlikler

Yandaki logoyu gormussunuzdur: "Buyuyorum, Egleniyorum, Ogreniyorum".

Archi*Sugar Esra'nin sitesinde Montessori grubunun davetini gorunce hemen uye olmustum. Bir kac hafta once. Cok etkin bir grup, caliskan annelerin cogunlugu olusturdugu, yapici calismalarin gerceklestigi bir internet bulusmasi. Cocuklari konusunda insani zinde ve algilarini acik tutuyor kesinlikle. Adini kurucusu Maria Montessori'den alan bu sistem hakkinda tonlarca bilgiye hemen bir google arastirmasiyla ulasabilirsiniz.


Iste ben de temel bilgileri edindigimde, kucukken Ankara'da Alman Anaokulu'nda yaptigimiz etkinliklerin, saskinlikla, bir bir aklima gelmeye basladigini gordum. Inceledim, okudum ve dedim ki tamam, budur, Ada'nin yetismesinde faydalanacagim sistem budur.

Gecen hafta grupta cok yapici bir calisma basladi. Her hafta uyelerden biri bir kelime belirliyor (bir kavram, bir nesne adi, bir mevsim adi, her sey olabilir). Ve herkes kendi cocuguyla bu kelimeden yola cikarak egitici bir calisma yapiyor. Blogu olanlar, bloglarinda bu calismayi fotograflariyla destekleyerek paylasiyorlar.

Ilk hafta kelimemiz "Su" idi. Bizim icin hafta cok cabuk gecti ve hic istemedigim bir sekilde bilincli olarak Ada ile bir calisma yapmadan, ikinci kelimemiz ilan edildi: Bahar. Tabii ki kacak yapmayacagiz ve gecen haftanin kelimesi ile bu haftaninkini hemen yapacagiz. Soz.

A aaaa kizimi ihmal mi ediyorum ben????