5 Mayıs 2008 Pazartesi

Biraz Sohbet, Çokça Bahar

Ada ile doğduğundan beri sürekli konuşuyorum. Eskiden kendi kendime konuşurdum -heyecanımı, mutluluğumu, kızgınlığımı yüksek sesle anlatır dururdum. Şimdi bir kısmı bu sayfada yazıya dökülüyor, bir kısmı kızımın kulaklarına süzülüyor. Artık evde konuştuklarım daha çok güzel şeyler tahmin edersiniz. Bu miniğin yanında kızgın olmak, kızgın kalmak mümkün değil çünkü.

Bir de aramızda ders mahiyetinde konuşmalar geçiyor. Mesela her elime aldığım nesnenin adını üç kere söylemek gibi. Hele mutfaktaysak yandık. Tabak, tabak, tabak; bıçak, bıçak, bıçak...Aynı ses tonu, aynı işaretleme ve aynı bakış ile. Adakız da aynı pür dikkat şaşkın ifadesiyle gözlerime bakıyor bu durumda. Aklına bir şeyler yazılıp yazılmadığını merak ediyorum aslında, yakında görürüz.

Sonra her dışarı çıktığımızda, boş boş kendi hedefim mekanlara sürüklemek yerine kızımı, onun ilgisini çekecek, ona dünyayı tanıtacak yerlere gitmeye dikkat ediyorum. Yani. Caddeden çok parklara, alışveriş merkezlerinden çok sahile gidiyoruz (hatta AVM'lere hiç gitmiyoruz).

Montessori grubumuzun dün sonlanan haftalık "Büyüyorum, Eğleniyorum, Öğreniyorum" çalışmasının anahtar kelimesi 'bahar'dı. Bir türlü aktivite bulup yapamıyorum diye düşünürken, aslında baharı en yakından ve en güzel yaşayanlardan olduğumuzu fark ettim.

Park yanıbaşımız, sabah 8-9 rutinimiz. Dün gezerken "peki" dedim "Ada 'bahar'la ilgili neler öğrendi bu parkta?" En kolayından başlayalım, çiçek böcek öğrendi. Ama gerçekten hepsini tek tek inceleyerek. Bahçıvanlar iş başında, bir çiçek solmaya yüz tutarken, diğeri goncalanıyor. Solan çiçekleri bir gün temizlenirken görüyorsunuz, ertesi gün yerinde başka çiçeklerin renklendiğini görüp hayret ediyorsunuz. Manzara muhteşem, her gün bir başka renk, bir başka güzellik.


Bu şekilde lalelere, kır çiçeklerine, menekşelere, arada bir sürü adını bilmediğim, ve mutlaka Ada'ya öğretmek için öğreneceğim başka çiçeğe ve şimdi de güllere sevgimizi gösterdik. İlginçtir Ada "çiçek" kelimesini biliyor, "a, a, çiçek" dediğimde evdeki çiçekli resme, "ah kırmızı çiçek" dediğimde de mesela, parktaki çiçeklere bakıyor hemen. Ve kocaman bir gülümseme. Her defasında.


Ama Ada bahara ait başka şeyler de öğrendi.

Mesela bahar coşkusunu. Etrafta koşuşan oynaşan köpekleri, harika sesleriyle şarkı söyleyen kuşları tanıdı. Hav hav, cik cik... Sonra bahar coşkusunun aydınlattığı, yüzlerini yumuşattığı, gözlerini ışıldattığı insanlarla tanıştı. Gülümsemeye gülümsemekle karşılık vermeyi öğrendi. Hayvanlardan korkmamayı, onlarla dost olmayı sonra.


Hmm başka neler öğrendi? Üşümek ve terlemek duygularını. Baharda kat kat giyinmeyi, gölgenin serin, güneşin sıcak olduğunu. Parktan çıkar çıkmaz trafik gürültüsünün içine düşüşümüz ile, doğanın huzuruna ve sessizliğine -daha doğrusu güzel seslerine karşıtlık oluşturan gürültü kavramını öğrendi.

Bu bahsettiklerimi gerçekten öğrendiğini Ada'nın ifadelerinden anlıyorum. Güzel bir çiçek gördüğünde çıkardığı sevgi çığlığından, koşturan bir köpek gördüğünde çıkardığı sesler ve yaptığı heyecanlı el-kol hareketlerinden, bir teyze-amca onunla sevgiyle konuşurken gülümsemeyle karşılık verişinden, kuş seslerini dinlerken, takındığı mutlu dinginlikten, gürültüyle karşılaştığında kıpır kıpır sıkıntı halleri sergilemesinden...

Baharı kızımla yaşadık bu yıl. Ne mutluyum Allah'ım!

Hiç yorum yok: