Eller, kollar havada, dönüp duruyor bizimki pür neşe. Ağızda da bir şarkı. Nefes nefese ve hafif çığlıklı renklerle söylüyor:
"ÖÖöğ-letmenimm, canım benim canım benim, seni ben çok çok, çok çok seveliiim. Seen biiil ana, sen biii baba, lay lay lalalllaaaa..."
Son zamanların favori şarkısı bu. Babası sağolsun!
*
Bir öğretmen-öğrenci durumudur gidiyor evde. Ne okula giden çocuk gördü etrafında, ne bir okul gördü. Haa belki lafını duydu bir kaç kez. Çok sevdiği kuzenleri başladı mesela okula. Ama bu nasıl bir ilgidir anlayamıyorum! Arada sırtına babaannesinin hediyesi çok sevdiği hav hav çantasını da takıyor. "Ben öölenci oldum" deyip dolaşıyor evde bilmiş bilmiş.

Ama asıl oyunumuz farklı.
Evde öö-letmencilik oynuyoruz. Haliyle Ada piyano öğrenciliği rolünü sahipleniyor ve oyunu kuruyor:
"Anne, öölenci oliim mi?" (Her çeşit itiraz hakkını yok ediveren en tatlı ses tonuyla)
Ve sorular devam ediyor:
"Derse didelim mi?"
"Notalalım neede?"
*
Her şey salonda içerdeki dersin bitmesini bekleyen öğrencilerden dolayı oldu. Bir önceki ders uzadıkça, Ada'nın da öğrencilerle sohbeti uzuyor haliyle. Hele bu öğrenciler büyük öğrencilerse... (Piyano dersine bu sene bolca anne-baba katılıyor. Yaşasın her yaşta müzik!)
Benim dersler bitiyor, iki nefes alıp rahatlamaya salona geliyorum, atıyorum kendimi en rahat koltuğa. Ama tam da o anda... Hop, karşımdaki koltuğa da benim miniş kuruluveriyor! En cici haliyle yerleşiyor koltuğa.
"Notalarımı alabiliğ miim?" (Bu soruya, her zaman afallayıp, cevap bulamıyorum)
Sonra da buyuruyor (elde hayali notalar): "Didelim"
Zar zor koltuktan iniyor ve: İlk hedefimiz ders odasıdır, ileri! Gidiyorum tabii kuzu, kuzu peşinden, hesapta öğretmen ben!
Sonrası malum...
Piyano başında her çeşit palavra nota. Ama en gerçek şarkılarla...
*
Ah miniğim bu dersler harika da, bana ne zaman izin vereceksin çalışayım?
"ÖÖöğ-letmenimm, canım benim canım benim, seni ben çok çok, çok çok seveliiim. Seen biiil ana, sen biii baba, lay lay lalalllaaaa..."
Son zamanların favori şarkısı bu. Babası sağolsun!
*
Bir öğretmen-öğrenci durumudur gidiyor evde. Ne okula giden çocuk gördü etrafında, ne bir okul gördü. Haa belki lafını duydu bir kaç kez. Çok sevdiği kuzenleri başladı mesela okula. Ama bu nasıl bir ilgidir anlayamıyorum! Arada sırtına babaannesinin hediyesi çok sevdiği hav hav çantasını da takıyor. "Ben öölenci oldum" deyip dolaşıyor evde bilmiş bilmiş.

Ama asıl oyunumuz farklı.
Evde öö-letmencilik oynuyoruz. Haliyle Ada piyano öğrenciliği rolünü sahipleniyor ve oyunu kuruyor:
"Anne, öölenci oliim mi?" (Her çeşit itiraz hakkını yok ediveren en tatlı ses tonuyla)
Ve sorular devam ediyor:
"Derse didelim mi?"
"Notalalım neede?"
*
Her şey salonda içerdeki dersin bitmesini bekleyen öğrencilerden dolayı oldu. Bir önceki ders uzadıkça, Ada'nın da öğrencilerle sohbeti uzuyor haliyle. Hele bu öğrenciler büyük öğrencilerse... (Piyano dersine bu sene bolca anne-baba katılıyor. Yaşasın her yaşta müzik!)
Benim dersler bitiyor, iki nefes alıp rahatlamaya salona geliyorum, atıyorum kendimi en rahat koltuğa. Ama tam da o anda... Hop, karşımdaki koltuğa da benim miniş kuruluveriyor! En cici haliyle yerleşiyor koltuğa.
"Notalarımı alabiliğ miim?" (Bu soruya, her zaman afallayıp, cevap bulamıyorum)
Sonra da buyuruyor (elde hayali notalar): "Didelim"
Zar zor koltuktan iniyor ve: İlk hedefimiz ders odasıdır, ileri! Gidiyorum tabii kuzu, kuzu peşinden, hesapta öğretmen ben!
Sonrası malum...
Piyano başında her çeşit palavra nota. Ama en gerçek şarkılarla...
*
Ah miniğim bu dersler harika da, bana ne zaman izin vereceksin çalışayım?