22 Ocak 2009 Perşembe

Aktif Günler

Döndüğümüzden beri kızımla 'an'ların peşine düştük. Biraz daha planlı, programlı; biraz daha arkadaşlı, sokaklı yaşamaya başladık sanki. Dolu dolu yaşamak dedikleri...


Ada zaten Music Together derslerimize katılan arkadaşları ile her hafta sosyal şölen yaşıyor, bol müziklisinden! Ama bir süredir, git-gel'ler ve başka sorumluluklar yüzünden oyun grubumuzun buluşmalarını parça parça yakalayabiliyorduk. Bu hafta tuttuk yakasından bırakmadık aktivitelerin!


Sonraaa fırsat bulduğumuz anlarda da kendimizi dışarı attık, mesela ilk kez Mehmet ve annesi ile Meydan'a gittik ve atlı karıncaya bindik! Sonra çok aydır görmediği eski arkadaşı Kerem'i ve annesini misafir ettik. Kısacası her günü arkadaşla, her günü heyecanla geçirdik.
Bunların da fotoğrafları gelecek. Gelince de eklenecek.

Bugün mü? Bugün Ada babası ile üniversiteye gitti. Annesi iseee...9:30'da piyano öğrencisi olduğu için, sonrasında da iki tarafın da işleri olduğu için Duru'nun annesi ile bir sabah 8 kaçamağı (evet 8!) gerçekleştirdi.

Harikaydı! Oh be Pınar, ne iyi geldi...

20 Ocak 2009 Salı

Nefes

Bazı durumlarda insan yazamıyor işte.

Geçen günlerde aldığımız üzücü haberlerle sarsıldık. Üzüntüyü paylaşmak için sevdiklerimizin yanına gittik, geldik; yollardaydık.

Düşündük, filozof olduk. Hayat kah anlamsız geldi, kah paha biçilmez.

İnsan bir odasına kapanıyor böyle durumlarda, kararıyor; bir dışarılara çıkıp her dakikanın peşine düşme yarışına giriyor. Biz de öyle yaptık.

Nefes aldıkça hayat devam ediyor işte...
Derin derin nefes almak istiyorum.

8 Ocak 2009 Perşembe

Hoşgeldik

Teşekkür ederim Adakızım. Harika bir dönüş yolculuğu geçirdik yine. Tıpkı gidiş yolculuğumuz gibi. Yarısı uyku, yarısı şarkı...

Hoşgeldik evimize.

7 Ocak 2009 Çarşamba

Müzik ve Coşku

Sevdiğin şeylerde aşırı coşkulusun bebeğim. Düşünüyorum da, saysam coşkuyla sevdiğin üç şeyi; aklıma gelenler hep aynı: Müzik, Yemek, Banyo.

Müzikten başlayayım önce: Mahvettin burda bizi mesela! Önce "otuğ, otuğ" diyerek büyük-küçük dinlemeden herkesi hizaya sokuyorsun. Minik parmağın, kararlı tavrınla, herkesi işaret ettiğin yerlere oturtuyorsun.

Sonra başlıyorsun benim yanıma gelip, eller havada, "ııh-ııh, nana naaa, adıı adaa". Anlamı belli: Hadi, hadi, şarkı söyleyelim, Adı Ada'yı söyleyelim (Music Together repertuarından nam-ı diğer Li'l'Liza Jane). Öyle ısrarcısın ki, bizi oturttuktan sonra, hadi eller havaya yapıyorsun, sonra yetmiyor ağzında gevelediğin anlaşılır melodi ile hadi alkış diyor, rap rap dört dönmeye başlıyorsun ortada. Şarkıya başladık, başladık. Yoksa başımıza gelecek var zaten: Kriz!

Her sefer istek parçan farklı oluyor, hatta bazen bir şarkıyı dört-beş kere üstüste söylemek istiyorsun; tıpkı bugünkü çuf çuf çuf çuf çuf çuuuf, train is coming cho chooo gibi. Doğru yerlerde doğru hareketler yaparak, doğru ritm tutarak, doğru mimikler yakalayarak şaşırtıyorsun bizi.

Bu büyük aile etkinliğimiz bazen CD eşlikli, çoğu zaman muhteşem (!) seslerimizin eşliğinde oluyor. Ama en güzel senin sesin bebeğim, 17 aylıksın ve şarkı söylüyorsun! Şarkısı, notası, ritmi önemli değil (bu da ayrıca yaptıklarına şaşmıyorum demek değil) ama coşuyorsun be kızım. Coşturuyorsun.

Bize mutluluk veriyorsun. Hayatımızdaki en güzel müziksin küçük kızım. Hadi bakalım, şimdi hangi şarkı?

5 Ocak 2009 Pazartesi

Temkinli

Canım kızım artık karakterin iyice belirginleşiyor. "Ada şöyle yapar, böyle yapar", "Ada bunu sevmez, şunu sever" diyebiliyoruz mesela. Çok maceraperest değilsin. Temkinli bir minik kızsın. Hoşuma gidiyor bu aslında. "Garanticisin" bir anlamda.

Bunun en büyük işaretini, ilk adımlarını bir yaşına girdiğinde atmana rağmen, 15 aylıkken "yürümeye başladığında" gösterdin. Ağız alışkanlığı aslında benim şimdi yaptığım. Düşünüyorum da, tamam erken yürümedin ama aslında geç de yürümedin. Temkinliydin sadece, üç ay elimden sürükledin beni. Saatlerce. Sürekli yürüdük. Birlikte. Parmağımı bırakmayı reddettin. Ama o arada bacak kaslarını geliştirip, adımlarını sağlamlaştırdın. Onca gün sonunda bir gün, durup dururken kalkıp yürüdün, dakikalarca; küçük bir ilk gün kazası dışında, hiç bir vukuatın olmadı. Bağımsız olarak attığın ilk adımların bizimkilerden sağlamdı. Kendinden emin olduğunda yürüdün.

Yenecek her şeye kudurmana rağmen, "çiğ" dediğimizde, onun yenilmeyecek bir şey olduğunu bildin. Çok merak etmene rağmen, çiğ bir şeyi ağzına atmadın. Ya da "sıcak" nedir bilmeden, "sıcak" dediğimiz fincana, uzatmamıza rağmen elini sürmedin. Korkak mısın? Hayır, temkinlisin bebeğim.

Yılbaşı yemeğinde, uykudan kalkıp kalabalığın içine girdiğinde, gözün şömineye takıldı. Başka hiç bir şey görmedin. Ateşe kilitlendin. Şaşırdın. Ama sıcak olduğunu hissettin. Önünde keyif yapalım, cancana ısınalım istedim. Olmadı, istemedin. Yanına yaklaşmadın. Temkinliydin miniğim.

Sonraa burda büyülü, cömert karla karşılaştığımızda, hayalim senin karlar içindeki kahkahalarını dinlemekti. Hazırlığımızı yapıp çıkmıştık bahçeye, o kahkahaları kaydedecektim. O kadar emindim yani. Seninle kartopu oynayacaktık, ya da kardanadam yapacaktık. Olmadı miniğim. Şaşırdın. Soğuk olduğunu hissettin belki -hissettin tabii. Belki gözlerin gereğinden fazla kamaştı. Öyle bir ortam vardı. Her yer beyaaaz...

Benim temkinli, dikkatli kızım. Her gün seni daha iyi tanıyorum. Bazen kendime benzetiyor, bazense ne kadar başka bir birey olduğunu görüyorum.

Her gün seni daha çok seviyorum. Canım bebeğim benim.

3 Ocak 2009 Cumartesi

Piyango Heyooo

Yaşasın!
200 TL kazandım!!
...sandım;
çeyrek bilet almışım,
50 TL'ye kaldım.

İlk defa piyangodan bir şey kazandım. Milyonlar kazanmış gibi, sevinçten hop hopladım, zıp zıpladım. Ve kendime bir hediye aldım! -19 derecede dışarı çıkmak macera, hediyemi internetten buldum, ordan ısmarladım.

Duma duma dum, kırmızı mum.
Heyoooo

2 Ocak 2009 Cuma

Bıcı Bıcı



Eh yeni yıla biraz arınarak girmek gerekiyordu. Biz de arındık, bıcı bıcı yaptık...

1 Ocak 2009 Perşembe

İki Arkadaş, Biri Melek Biri Ağaç

Bizim evde adettir. Çam ağacı yılbaşından bir ay önce kurulur. Çam ağacı kendine her sene farklı bir tema, farklı bir renk ve farklı bir köşe bulur. Gölgesi irili ufaklı hediyelerle doldurulur. Her hediye bir başka merak, bir başka gizem olur.

Yılbaşı gecesi hediyeler açılır, gülücükler saçılır. Gizem yavaş yavaş yok olur. Bizim evde adettir, çam ağacı 1 Ocak'ta paketine geri konur.

Çam ağacımız bir yıllık tatiline çıkmadan önce en yakın arkadaşıyla bir resmini çekmemi istedi. Tabii ki reddetmedim.

2009 hayallerimizin gerçekleşeceği bir yıl olsun!
Bu post da 2009'a selam olsun.

29 Aralık 2008 Pazartesi

Mutlu Evler, Işıldayan Ağaçlar

Çam ağaçları mutlu evlerin simgesidir. Mutlu insanların, huzurlu yuvaların, mutlu ederek mutlu olan kalplerin simgesidir.

...diye düşünüyorum birkaç gündür. Buz gibi sokaklarda yürürken, ışıldayan evlere bakmak hoşuma gidiyor, baktıkça içim ısınıyor gibi geliyor.

O ağaçların kimler tarafından, ne çeşit küçük törenlerle süslendiklerini hayal etmeye çalışıyorum. Süslerin nasıl seçildiğini; renklere ya da çam ağacının diyelim evin hangi köşesine konmasına nasıl karar verildiğini tahmin etmeye çalışıyorum. Daha da ileri gidip gerçekten o evlerin, o evlerde yaşayanların hikayelerini merak ediyorum. İşin içinden çıkamayınca, onların hikayelerini kendim yazıyorum.

Kendi kendime bir çeşit oyun oynuyorum...

*
Resimler 3-5 gün önce Ceyda'nın pırpır kalple aile minikleri için düzenlediği yılbaşı partisinden. İkizler rahatsızlanınca, Ada'nın at koşturduğu partiden. Sevgiyle süslenmiş ağacın renklendirdiği, özenle hazırlanmış leziz ziyafetin tatlandırdığı günden.

Adakızım'ı çok mutlu ettin Ceyda. Her şey için tekrar teşekkürler.

28 Aralık 2008 Pazar

...Kabaca

Ne yıldı ama?
Pöh...

Anne öbür tarafa gitti, geldi.
Ada boyca iki kat, kiloca beş kat büyüdü. Dünyaya sağlam adımlarla basmaya -ve sesini duyurmaya- başladı.
Baba çalışkan ve sessizdi.

Her sene derin düşüncelere daldığım, geçmişin "muhakemesini yapıp", geleceğe ait dileklerimin, hayallerimin peşine düştüğüm bir zaman bu zaman.
Nedendir bilinmez, bu sene düşünmek istemiyorum. Neden düşünmek istemediğimi düşünmek de istemiyorum.

Mutsuz değilim, yo. İlginç bir dinginlik var içimde.
Kızıma sarılmak istiyorum.
"Var" olmak istiyorum sadece.

Önce sağlık sonra huzur diyorum.