5 Ocak 2009 Pazartesi

Temkinli

Canım kızım artık karakterin iyice belirginleşiyor. "Ada şöyle yapar, böyle yapar", "Ada bunu sevmez, şunu sever" diyebiliyoruz mesela. Çok maceraperest değilsin. Temkinli bir minik kızsın. Hoşuma gidiyor bu aslında. "Garanticisin" bir anlamda.

Bunun en büyük işaretini, ilk adımlarını bir yaşına girdiğinde atmana rağmen, 15 aylıkken "yürümeye başladığında" gösterdin. Ağız alışkanlığı aslında benim şimdi yaptığım. Düşünüyorum da, tamam erken yürümedin ama aslında geç de yürümedin. Temkinliydin sadece, üç ay elimden sürükledin beni. Saatlerce. Sürekli yürüdük. Birlikte. Parmağımı bırakmayı reddettin. Ama o arada bacak kaslarını geliştirip, adımlarını sağlamlaştırdın. Onca gün sonunda bir gün, durup dururken kalkıp yürüdün, dakikalarca; küçük bir ilk gün kazası dışında, hiç bir vukuatın olmadı. Bağımsız olarak attığın ilk adımların bizimkilerden sağlamdı. Kendinden emin olduğunda yürüdün.

Yenecek her şeye kudurmana rağmen, "çiğ" dediğimizde, onun yenilmeyecek bir şey olduğunu bildin. Çok merak etmene rağmen, çiğ bir şeyi ağzına atmadın. Ya da "sıcak" nedir bilmeden, "sıcak" dediğimiz fincana, uzatmamıza rağmen elini sürmedin. Korkak mısın? Hayır, temkinlisin bebeğim.

Yılbaşı yemeğinde, uykudan kalkıp kalabalığın içine girdiğinde, gözün şömineye takıldı. Başka hiç bir şey görmedin. Ateşe kilitlendin. Şaşırdın. Ama sıcak olduğunu hissettin. Önünde keyif yapalım, cancana ısınalım istedim. Olmadı, istemedin. Yanına yaklaşmadın. Temkinliydin miniğim.

Sonraa burda büyülü, cömert karla karşılaştığımızda, hayalim senin karlar içindeki kahkahalarını dinlemekti. Hazırlığımızı yapıp çıkmıştık bahçeye, o kahkahaları kaydedecektim. O kadar emindim yani. Seninle kartopu oynayacaktık, ya da kardanadam yapacaktık. Olmadı miniğim. Şaşırdın. Soğuk olduğunu hissettin belki -hissettin tabii. Belki gözlerin gereğinden fazla kamaştı. Öyle bir ortam vardı. Her yer beyaaaz...

Benim temkinli, dikkatli kızım. Her gün seni daha iyi tanıyorum. Bazen kendime benzetiyor, bazense ne kadar başka bir birey olduğunu görüyorum.

Her gün seni daha çok seviyorum. Canım bebeğim benim.

3 Ocak 2009 Cumartesi

Piyango Heyooo

Yaşasın!
200 TL kazandım!!
...sandım;
çeyrek bilet almışım,
50 TL'ye kaldım.

İlk defa piyangodan bir şey kazandım. Milyonlar kazanmış gibi, sevinçten hop hopladım, zıp zıpladım. Ve kendime bir hediye aldım! -19 derecede dışarı çıkmak macera, hediyemi internetten buldum, ordan ısmarladım.

Duma duma dum, kırmızı mum.
Heyoooo

2 Ocak 2009 Cuma

Bıcı Bıcı



Eh yeni yıla biraz arınarak girmek gerekiyordu. Biz de arındık, bıcı bıcı yaptık...

1 Ocak 2009 Perşembe

İki Arkadaş, Biri Melek Biri Ağaç

Bizim evde adettir. Çam ağacı yılbaşından bir ay önce kurulur. Çam ağacı kendine her sene farklı bir tema, farklı bir renk ve farklı bir köşe bulur. Gölgesi irili ufaklı hediyelerle doldurulur. Her hediye bir başka merak, bir başka gizem olur.

Yılbaşı gecesi hediyeler açılır, gülücükler saçılır. Gizem yavaş yavaş yok olur. Bizim evde adettir, çam ağacı 1 Ocak'ta paketine geri konur.

Çam ağacımız bir yıllık tatiline çıkmadan önce en yakın arkadaşıyla bir resmini çekmemi istedi. Tabii ki reddetmedim.

2009 hayallerimizin gerçekleşeceği bir yıl olsun!
Bu post da 2009'a selam olsun.

29 Aralık 2008 Pazartesi

Mutlu Evler, Işıldayan Ağaçlar

Çam ağaçları mutlu evlerin simgesidir. Mutlu insanların, huzurlu yuvaların, mutlu ederek mutlu olan kalplerin simgesidir.

...diye düşünüyorum birkaç gündür. Buz gibi sokaklarda yürürken, ışıldayan evlere bakmak hoşuma gidiyor, baktıkça içim ısınıyor gibi geliyor.

O ağaçların kimler tarafından, ne çeşit küçük törenlerle süslendiklerini hayal etmeye çalışıyorum. Süslerin nasıl seçildiğini; renklere ya da çam ağacının diyelim evin hangi köşesine konmasına nasıl karar verildiğini tahmin etmeye çalışıyorum. Daha da ileri gidip gerçekten o evlerin, o evlerde yaşayanların hikayelerini merak ediyorum. İşin içinden çıkamayınca, onların hikayelerini kendim yazıyorum.

Kendi kendime bir çeşit oyun oynuyorum...

*
Resimler 3-5 gün önce Ceyda'nın pırpır kalple aile minikleri için düzenlediği yılbaşı partisinden. İkizler rahatsızlanınca, Ada'nın at koşturduğu partiden. Sevgiyle süslenmiş ağacın renklendirdiği, özenle hazırlanmış leziz ziyafetin tatlandırdığı günden.

Adakızım'ı çok mutlu ettin Ceyda. Her şey için tekrar teşekkürler.

28 Aralık 2008 Pazar

...Kabaca

Ne yıldı ama?
Pöh...

Anne öbür tarafa gitti, geldi.
Ada boyca iki kat, kiloca beş kat büyüdü. Dünyaya sağlam adımlarla basmaya -ve sesini duyurmaya- başladı.
Baba çalışkan ve sessizdi.

Her sene derin düşüncelere daldığım, geçmişin "muhakemesini yapıp", geleceğe ait dileklerimin, hayallerimin peşine düştüğüm bir zaman bu zaman.
Nedendir bilinmez, bu sene düşünmek istemiyorum. Neden düşünmek istemediğimi düşünmek de istemiyorum.

Mutsuz değilim, yo. İlginç bir dinginlik var içimde.
Kızıma sarılmak istiyorum.
"Var" olmak istiyorum sadece.

Önce sağlık sonra huzur diyorum.

Burası Neresi?

:)

22 Aralık 2008 Pazartesi

Ohh be

Kabus gibi rüyalar, bir özlem. Bir özlem. Anlamadım gitti derken...

Döndüler! Anneanne ile dede döndü kızım. Ne güzel de "alo" dedin, ne güzel karşıladın onları bir öpücükle. Uzaktan da olsa, olsun. Az kalmadı mı gitmemize? Cumartesi dersten sonra yoldayız bakalım.

Artık telefon, internet, uzakta olmak daha bir yakın olsa da; telefonla da internetle de ulaşamayınca zor oluyormuş bu iş. Bir de bu kara bulutlu zamanlarda insanın başında binbir düşünce, merak...

*
Geç olsa da sanki yeni yıl kokusu gelmeye başladı burnuma.

19 Aralık 2008 Cuma

Gitti

Ali Abi'yi kaybettik.

Arabada beyin kanaması. Durup dururken, her şey yolundayken. Bir an. O kadar.

Oğlunun, kızının görüntüsü aklımdan çıkmıyor. Ve Leyla Abla'nın sonunda dayanamayarak içini döktüğü sözler:


"Ama bizim bir çiftlik evimiz olacaktı. Torunlarla oynayacaktık bahçesinde. Domates, biber ekecektik..."

Klişe mi geliyor?? Dibine kadar gerçek hayaller, gerçek acı.

Anafikir?

...
Evet.

15 Aralık 2008 Pazartesi

Güne Dair Birkaç Not

Ali Abi'nin kritik durumu devam ediyor ama daha umutluyuz. Ben inanıyorum!

Ada...artık fıkır fıkır, hareketli, meraklı ve çook enerjik bir kız. Karakteri iyice netleşiyor; şaşırıyor, yoruluyoruz!

Ben. Fark ettim ki boş günler iyi gelmiyor bana, hedefsiz, çalışmasız hayat yorgun yapıyor beni. Garip ama gerçek. Bu hep böyleydi, yine öyle. Meşgale gerek, meşgale. Üç gündür bir başağrım var, her zamankinden farklı, muhtemelen tansiyon bişeysi. Evdeysem yataktayım, Ada'nın uyanık olduğu vakitler tüm gücümü ona vereyim istiyorum ama sonra darmadağın oluyorum. O ise en tatlı zamanlarında, her gün yeni bir kelime, yeni bir "cilve". Yazacak çok şey var. Toparlayacak kafa yok.

Olacak.

Bir de annemleri çok özledim bu sefer, öyle böyle değil...