www.wqxr.com New York Times Classical Radio. Birkaç saattir kesintisiz çalıyor bilgisayarımda. Neden daha önce keşfetmemişim, şaşıyorum.
Eski bir dostla karşılaşmış gibiyim. Zaman tüneline girmiş gibi ya da. Bunca yıldır değişmeyen sesleri duymak ne ilginç. Olağanüstü yorumları, canlı yayınları saymıyorum.
Master yıllarım, New York'tayım. Hem okuyor, hem çalışıyorum. Bu radyoyu en çok, kaldığım yurttaki mini markette (nam-ı diğer Bazaar'da) dinliyorum. Yüksek sesle. Tezgahtarlık yapıyorum okul dönüşü, gecenin bir vaktine kadar açık Bazaar. Bir yandan ertesi güne hazırlanan müzik tarihi paper'ımı hazırlıyor, bir yandan yurda yeni taşınan çaylaklara (!) ahkam kesiyorum. Ya da tabii eve çarşaf çarşaf mektuplar döşüyorum. Gelen giden fazla değil, ama sohbete girince uzun dostluklar tam da o Bazaar'da başlıyor.
Yurt dediğim International House, en güzel anılarımın geçtiği, en keyifli mini konserlerimi verdiğim, en şaşalı balolara katıldığım, en bitmeyen danslarda kendimi kaybettiğim güzel mekan. Cebime harçlık yarattığım binbir işte çalıştığım, kendimi bulup kaybettiğim öğrencilik yuvam. Kliması durdurulmayan buz gibi çalışma odaları. Sabahlara kadar çalıştığım tuşları hafif, sesleri ağır kuyruklu piyanolar. Uzun koridorlar, gülümseyen, aynı kaderi paylaşan suratlar...
Kokusunu hatırladım Bazaar'ın şimdi. Aydınlık ve temizdi. Sanki günlük hayat için gerekli her şey vardı. Ne güzel kartlar, kırtasiye malzemeleri, ne yasak abur cuburlar, koku koku temizlik malzemeleri. Of dinliyorum. Müzik aynı, sunum aynı. Ordayım sanki. Alex miydi adı, hiç konuşmayan bir zenci her akşam aynı saatte Gatorade almaya gelirdi ama ille Citrus Cooler. Bizim Türkler genelde sigara almak için uğrardı. İsviçreli civciv sarısı arkadaşım Dominic uzun sohbetlere gelirdi, birlikte kapatırdık Bazaar'ı. N'apıyor acaba şimdi?
Özledim o yılları. Şu an. Çok derinden. İlginçtir, her gün yoğun, her gün uykusuzdum ama hep mutluydum.
Sanki iki farklı insan olmuşum. O seneler, şu an. Hayaller. Gerçekler.
Mutlu muydum? Çok! Mutlu muyum? Çok!
İlginç tabii...
Mendelssohn Viyolonsel ve Piyano için Variations Concertantes. Dinlemeye devam.
Eski bir dostla karşılaşmış gibiyim. Zaman tüneline girmiş gibi ya da. Bunca yıldır değişmeyen sesleri duymak ne ilginç. Olağanüstü yorumları, canlı yayınları saymıyorum.
Master yıllarım, New York'tayım. Hem okuyor, hem çalışıyorum. Bu radyoyu en çok, kaldığım yurttaki mini markette (nam-ı diğer Bazaar'da) dinliyorum. Yüksek sesle. Tezgahtarlık yapıyorum okul dönüşü, gecenin bir vaktine kadar açık Bazaar. Bir yandan ertesi güne hazırlanan müzik tarihi paper'ımı hazırlıyor, bir yandan yurda yeni taşınan çaylaklara (!) ahkam kesiyorum. Ya da tabii eve çarşaf çarşaf mektuplar döşüyorum. Gelen giden fazla değil, ama sohbete girince uzun dostluklar tam da o Bazaar'da başlıyor.
Yurt dediğim International House, en güzel anılarımın geçtiği, en keyifli mini konserlerimi verdiğim, en şaşalı balolara katıldığım, en bitmeyen danslarda kendimi kaybettiğim güzel mekan. Cebime harçlık yarattığım binbir işte çalıştığım, kendimi bulup kaybettiğim öğrencilik yuvam. Kliması durdurulmayan buz gibi çalışma odaları. Sabahlara kadar çalıştığım tuşları hafif, sesleri ağır kuyruklu piyanolar. Uzun koridorlar, gülümseyen, aynı kaderi paylaşan suratlar...
Kokusunu hatırladım Bazaar'ın şimdi. Aydınlık ve temizdi. Sanki günlük hayat için gerekli her şey vardı. Ne güzel kartlar, kırtasiye malzemeleri, ne yasak abur cuburlar, koku koku temizlik malzemeleri. Of dinliyorum. Müzik aynı, sunum aynı. Ordayım sanki. Alex miydi adı, hiç konuşmayan bir zenci her akşam aynı saatte Gatorade almaya gelirdi ama ille Citrus Cooler. Bizim Türkler genelde sigara almak için uğrardı. İsviçreli civciv sarısı arkadaşım Dominic uzun sohbetlere gelirdi, birlikte kapatırdık Bazaar'ı. N'apıyor acaba şimdi?
Özledim o yılları. Şu an. Çok derinden. İlginçtir, her gün yoğun, her gün uykusuzdum ama hep mutluydum.
Sanki iki farklı insan olmuşum. O seneler, şu an. Hayaller. Gerçekler.
Mutlu muydum? Çok! Mutlu muyum? Çok!
İlginç tabii...
Mendelssohn Viyolonsel ve Piyano için Variations Concertantes. Dinlemeye devam.
5 yorum:
Yapo ne guzel yazmissin yine. Bu sefer annelik uzerine degil bambaska anilar uzerine. Okurken benim de Boston'daki master ogrenicisiyken bir yandan da sekreterlik (under the table tabii ki) yaptigim anilarim canlandi. Evet iyi ki yasamisiz o yillari dolu dolu.
çok mutluyum.. Adım yasemin ne amerkiada bulundum ne de müzikle çok ilgiliyim.(dinlemek dışında) sizinle en büyük ve belkide tek ortak yanımız anne olmamız.. Çok şükür ki sağlığınız yerinde.. Çok şükür ki Allah'ım Ada'mıza annesini hediye etti. Bundan sonraki her nefesinizi kızınızla sağlıkla,mutlulukla almanız dileğiyle.. :)
wqxr'ı NY 'tan donunce sen soylemistin.Bende favorits de kayitli.Zaman zaman dinliyordum saatlerle.Ayni seyi yapmis olmak,paylasmak ne hos bir duygu.Zaman geciyor iyilesmen hizla ilerliyor.Hadi bakalim.
Bak mehter düzeni bitti. Korkular inlerine döndü. Sen sen oldun. Sana kavuşmak ne güzel.
I-House, hey gidi ... :)
Itir.
Yorum Gönder