10 Mart 2009 Salı

Sabrı Taşan

...anneanneye takdimimdir.

"Fotoğraf yok mu?" "Bugün de mi yok?" "Özledik kızı, hadi ama...!" "Makine mi bozuk??? Kargoyla gönderiyorum hemen" "Almadınız mı makineyi, nerde resimler?" "Resim yok mu, özledikkk" "N'olur Yapo, dayanamıyoruz artık, çok özledik, hemen bir fotoğraf yolla, dedesi de dayanamıyor artık" "Göbeği ne durumda? Boyu mu uzuyor?" "Ne giydi üstüne, yakıştı mı??" "Fotoğraf yok mu HALAAA???" "Yazmıyorsunnn"

Yazamadım doğru.

Bize göre uzun ara. 5 Mart-10 Mart. Hatta 5'den öncesi Mart. Neler yaptık, uçtu gitti... Hayat hızlı. İyi ki bu fotolar var, işte el yordamıyla buluverdiğim birkaç sahne:

Kah oralardaydık, kah buralarda; boş vakitte parklarda, haftasonu derslerde, evde keyiflerde, toparlanıp gezmelerde...

Ceyda'da ve Ceyda'yla...

Dayıyla, pek bir aşkla...

*
Şimdilik bu kadar. Arkası yarın. Uyku geldi, çok geldi.

İyi hoş da, şu kadarcık fotoğrafın, kolajlanıp yerini bulması kaç saatimi aldı dersiniz?? Yattım gitti, iyi uykulaaar.

5 Mart 2009 Perşembe

Duyuru


Enstürmanlarımızı topladık, temizledik; yeni şarkılarımızı çalıştık, ezberledik; aktiviteler listelendi, favori şarkılar miniğim tarafından belirlendi.

Hazırız!

1 Mart 2009 Pazar

Kışşş-t

Eli soğuk olanın kalbi sıcak olurmuş.

Yalan!

Kalbim bile donuyor soğuk havalarda. Soğuk alerjim bir yana -ki resmi adı "Raynaud Fenomeni"dir ve aman nasıl bir fenomendir; sıcak kahve elde, yün çorap ayakta, yüz şömineye dönük, popo kaloriferde de olsa... Olmuyor.

Kış benim bünyeme uymuyor.

Takvim 1 Mart'ı gösterdi bugün. Ne mutluluk!
Kalbim titrese de soğuktan, ellerim donsa da hissiz ve beyaz; takvimde bahar ayındayız.
Hem kuşlar da başka ötüyordu bugün, güneş de tamam cılızdı ama başka türlü parlıyordu. Tersini söyleyebilir miyiz? Peki hava? Havayı koklayan var mı? Offf, of ki ne of.

Yaa... Bahar geliyor. Küçük adımlarla da olsa. Yol göründü kış sana!

Kışşşşş-t!
Duydun mu?
Hadi bakalım, uzaaa.

28 Şubat 2009 Cumartesi

Bazen de Hüzün

Adetimdir. Gece 00:00'ı gördüğümde uyku faslına girişirim. Hayatla başa çıkma yollarımdan biri. Geç yatarsam, az uyursam ekşi bir başağrısı musallat olur ertesi gün. Garip garip, ağır ağır kurcalar beynimi. Sevmem.

*

Bakıyorum da saate şimdi; geçmiş geceyarısını, kaçırmışım dört sıfırı. Herkes uykuda, mışıl. Ben mahmur, yorgun, beynimde düşünceler. Ağır.

Radyoda "Gece ve Müzik". Uzun süredir dinlemiyordum. Radyo 3, ortaokul yıllarımdan beri değişmeyen jingle. Yumuşak yumuşak bir müzik. Hem de ne yumuşak, geçmişten mi geliyor ne? Sanki evlenmemiş gibiyim, sanki bebeğim uyumuyor içerde. Sanki ertesi günün koşuşturmacası yokmuş ve de. Sanki... Boş ve zaman zenginiyim.

Oturup sallananıma keyif yapmak istiyorum, bulanık düşüncelere teslim, mazoşistce keyif almak istiyorum gecenin hüznünden...

Kendi kendime konuşuyorum.
- Kapa gözlerini.
- Kapadım.

Başımı sallıyorum sessiz şarkının ritmiyle, hafifçe, rüzgarda sallanan yaprak misali.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Balloommm

Balloomm oynuyor,

yağmur/kar/güneş seyrediyor,




Anneanne, dede fotoğraflarına bakıp özlem gideriyoruz...

17 Şubat 2009 Salı

Kaybolduk

...Ama iyiyiz.

Yazacak çoook şey birikti. Buralarda ipin ucu kaçınca toparlamak zor oluyor.
Toparlayacağım. Sadece biraz zaman...

Haa bir de, emektar fotoğraf makinam topu attı. Sonraaa zamanlar bölündü, boş zamana yer kalmadı. Çalışıyoruz ana-kız, harıl harıl. Şarkılar öğreniyor, aktiviteler üretiyor, kah oturup, kah dans ediyoruz. Yeni dönemin başlangıcını dört gözle bekliyoruz.

Bu arada programımız hakkında ilk haberimiz yayınlandı, hızlı bir röportaj sonrasında, kutlu olsun!

12 Şubat 2009 Perşembe

11 Şubat 1919


Tarih. Çok uzak.

Tarih. Çok yakın.

"Haydi bakalım, 200'e" dedi mumları üflerken!
Duydum.
Şaka yapmıyor. Adım kadar eminim, inanarak söylüyor.

Bu kadın hepimizi yollayacak, bu yaşama sevinci ile 200 yaşına kadar yaşayacak! Benden söylemesi... Bir de gülücük işareti, buyrun :)

Bahsi geçen hanımefendi anneannem, Ada'nın büyük anneannesi, 90'lık genç kız...
Esprili, şık, bakımlı, enerjik, kıpır kıpır, alımlı. Nasıl oluyor bilmiyorum ama onun tarafında yıllar tersine gidiyor.

Şöyle diyeyim. Hatta açık ve net söyleyeyim: Ben kendimi onun anneannesi gibi hissediyorum!!

Kapı çalar, merdivenleri hoplaya zıplaya inip koştur koştur o açar. Sabahtan akşama kadar, o elbiseye ponpon, bu eteğe fırfır ekler; diker biçer. Bir günde aynanın karşısında 3-4 kılık değiştirir, sonra gelip mankenlik yapar, bize şenlik çıkar -haha bazen de bizim sabırlar taşar!

Televizyonda ekonomi haberi en ilgisini çeken haberlerdir. Ama bor madeni, çocuk eğitimi, kobiler hakkında filan kendine göre ilgi çekici haber duyduğunda, zırr bizi arar, hemen televizyonu açın, memleketimiz için iyi bir şeyler anlatıyorlar! Gezme lafı geçse, kapıda biter; misafiri geliyorsa pır pır telaştadır.

...İyi de kendisi 90 yaşındadır. Anlatabiliyor muyum?

Doğumgününüz kutlu olsun anneannem, nice 90 yaşlara!

35 seveni ile birlikte kutladık dün bu güzel yaşı...

10 Şubat 2009 Salı

18. Ay Doktor Randevumuz

18.5 ay oldu aslında. Su gibi geçen bir 1.5 yıl, dile kolay.


Doktorumuzu ziyarete gittik bugün. İlginçtir bu kontroller Ada için eğlenceli bir gezme! Her gidişimiz bir şenlik. Turuncu atlı oyun odası var, arkadaşlar var, çok sevdiği doktorumuz var, var da var. Sonra da soyunması var, kontrolü var, aşısı var. Yaa, işin o tarafı da var.

...Hesapta.

Çünkü Ada'ya sorarsanız: Yok!
Bir sorun yok, her şey harika.

Tepki yok kızımda. Mutlu. İğne giriyor çıkıyor, içim cız ediyor, onda tık yok. Böyleydi, böyle devam ediyor.

Gelişmelere geçersek, kısaca her şey yolunda görünüyor. Bir şikayetiniz var mı diyor doktorumuz. Malum tek şikayetimiz var, çekinerek söylüyoruz. Nedense bizim şikayetimizi herkes çok şirin buluyor.

Ama bu sefer bir gerçek payı olduğu ortaya çıkıyor: Bundan önce iki ayda 340 gr alıp, normal gelişim gösteren mintoşum, son 3.5 ayda her ay ortalama 400 gr almış. Sonuç: 13240 gr olmuş! Normal alması gereken kilo ise ayda 200-250 gr arası olmalıymış.

Anlıyoruz ki kemerleri sıkacağız! Rutinimizden şaşmayacağız. Ada'yı "gözetim altında" tutacağız. İşte böyle...

9 Şubat 2009 Pazartesi

Haftasonu Maratonu


Daha başlamadan söylüyorum: Evet, haşat oldu. Suçlu kim?: Bittabi Bendeniz.

Haftasonu sınırlarımızı zorladık. Cuma: Bir müzik dersi, iki ayrı oyun grubu. Cumartesi: Yine Music Together, sahil, doktor, sokak, park. Pazar: Uzuuun yolculukla gerçekleşen arkadaş ziyareti. Ve o gidişin dönüşü!

Başlayalım mı?

Bu hafta oyun grubu Duygu'larda toplandık. Duygu, Ada'nın iki haftadır öpücük alışverişi yaptığı pek yakışıklı Borga'nın annesi. Alya, Mehmet, Elif Rüya da ordaydı. Neler yaptı minikler? Boyama, legolar, oyuncaklar ve "aşağı-yukarı", "aç-kapa" kavramları.

Oradan çıkıp, Sami'nin annesi Dilek'lere gittik. Anneler çalışıyor, bu grubu bulmak zor, onun için 'ille de' gittik,özlemişik. Aslında iyi de ettik. Ozan, Sami, Derya Berk ve Ada uzun süre sonra ilk kez görüştüler. Tekrar tanıştılar, tekrar anlaştılar...


Arkadaş ziyareti ise Pazar günü Beste "Abla"ya idi. Uzak diyarlara. Haftasonunun son durağı, gerçekten huzurlu, sakin bir çocuk olan Beste'yi ziyaret ile aslında bizim için doğru bir kapanış oldu. Yaşlar çok yakın değil. Beste biraz ablalık yaptı, birlikte oynadılar; sonra ayrı ayrı kendi oyunlarına konsantre oldular.

Peki neler yaptı Adakız? Biraz Montessori yaptı -böyle aktivitelere direk bu adı uygun buluyorum bir süredir: Pipetleri kutusundan boşaltıp yerleştirdi. Konsantrasyonu yerindeydi.

Sonra daha ilginç bir şey yaptı: Beste'yle birlikte televizyon seyretti! Ada için pek rastlandık bir şey değil. Pek cicilerdi, pek. Evimizde hala televizyonu açmıyoruz biz çünkü.


Devamı da var ama çok övünülecek bir şey değil: Önce 6 (yazıyla: altı!) dilim börek lüpletti. Sonra da şömine karşısında "içti", kendinden geçti! E hep biz mi keyif yapacağız?


Aslan kızım maratonu kazasız belasız bitirdi. Üstüne de Pazar gecesi 13 saatlik bir uyku çekti!!

Ama...

Galiba olan anneye oldu. Anne bitkin, yoruldu.

Miniğim biliyorum biraz aşırıya kaçtık. Bu hafta daha sakinden alalım. Daha çok masal okuyup, daha çok hayal kuralım... Ne dersin?

Pazartesi Gülücüğü