İki yıl önce tam da bu vakitler, geç ve uzun bir akşam yemeğine henüz başlamıştık. Tam da bu evde. Tam da böyle bir havada. Ankara'nın gecesi serin, buraların gecesi, üstüne bir de rüzgarlı. Ama o gece harika bir geceydi. Sıcaktı tamam. Ama ben sıcağı severim biliyorsun miniğim.
İşte böyle bir gecenin sabahında hastanede olağan randevumuz vardı. Hamileliğimin sekizinci ayıydı, doktorum her şeyin yolunda olduğunu, senin planlandığı gibi ağustos sonunda geleceğini söylemişti.
Hamileliğim hayatımın en muhteşem dönemiydi. Tiroidle uzun yıllar debelenmiş hormonlarım, hamileliğimde sefa içindeydi. Mutluydum. İnanılmaz huzurluydum. Hamileliğim boyunca deliler gibi salata yemiştim, bayıla bayıla. Hamileliğim boyunca her gün en az 1.5 saat aktif yürümüştüm -son gün dahil. Hayatta olmadığım kadar enerjiktim. Çıt çıksa uyanan kulaklarım, uyku nedir bilmeyen bünyem, uykuyla tanışmıştı. En güzel uykuları uyuyordum gece-gündüz. Komikçe güzel hissediyordum kendimi bir de. Yakıştırıyordum hamileliği kendime. Ama arada daha da kocaman olmayı hayal ediyordum, tam kocaman hamileler gibi yani. Öyle görmek istiyordum kendimi aynada. Öyle de olacağıma inanıyordum...
Topu topu beş kilo almıştım. Ama sağlıklıydım, doktorum tebrik ediyordu. Zaten sekiz kilodan fazlasına sağlık durumum nedeni ile iznim yoktu. Ah beş kilo bir şey değil, taşıyabiliyordum kendimi. Ta ki bebeğim, işte o sıcak güne dek. O gün hastaneden eve döndüğümde kocaman gördüm kendimi. Hayal ettiğim kıvamda! Ama aynı zamanda kendimi ilk kez ağır da hissettiğimin farkına vardım. O gün fotoğraflarımı çektim kendi kendimin, içinde miniciği taşıyan kocaman göbeğimin. Ve dedim ki "hazırım".
İşte iki yıl önce tam bu vakitler, Ankara'nın kaydedilmiş en sıcak gününün o güzel gecesinde; kalabalık sofrada, lezzetli yemekleri yerken, tatlı sohbetler dönerken... İşte bir kez de orda söyledim, üstüne basa basa, herkese sesimi duyurarak "hazırım" dedim, "bu gece gelsin miniğim".
Çok yedim bebeğim. Hazırım diyordum ama öyle ısmarlama olur mu? Sabah doktora gitmişiz, geleceğin gün belli, daha bir ay var. Hem daha hastane çantamız bile hazır değil. Aklıma mı gelir? Yiyorum mamaları. Bu sefer salata da değil sadece, yok yok sofrada, hepsine açım. Ama en çok kıpkırmızı, sepserin, taptatlı, supsulu karpuzdan kopamıyorum. En sevdiğim meyva ya... Dilim üstüne dilim, şiştikçe şişiyorum.
***
O yemeğin üstüne dürttün beni bebeğim. Geliyorum dedin, şaka değil dedin. Koş annecim hastaneye dedin.
***
Adakızım senden gelen işareti aldığımda, nasıl mutlulukla, nasıl güzel bir heyecanla, nasıl sevinç çığlıklarıyla çınlattım etrafı bilemezsin. Baban, anneanne, dede, nene...herkes bağrış çağırış, telaş, panik. Duymuyordum hiç birini, kahkahalar atıyordum. Duydu beni, geliyor diyordum. Ne mutluluktu Allah'ım.
İşte iki yıl önce bugün bu saatlerde hastaneye gittik. Koşa koşa arıyordum koridorlarda nöbetçi doktorun odasını, herkesin önünde, herkes peşimde, en kocaman gülümsemeyle.
...
İki yıldır hayatımın ışıltısısın.
...
Amaaaan yazamıyorum işte, zırıl zırıl oldum yine... of.
Miniğim... Canım.
Biliyor musun, senin de en sevdiğin meyve karpuz. Ve biliyor musun, bugün ikimiz de patlayana kadar karpuz yedik?
İşte böyle bir gecenin sabahında hastanede olağan randevumuz vardı. Hamileliğimin sekizinci ayıydı, doktorum her şeyin yolunda olduğunu, senin planlandığı gibi ağustos sonunda geleceğini söylemişti.
Hamileliğim hayatımın en muhteşem dönemiydi. Tiroidle uzun yıllar debelenmiş hormonlarım, hamileliğimde sefa içindeydi. Mutluydum. İnanılmaz huzurluydum. Hamileliğim boyunca deliler gibi salata yemiştim, bayıla bayıla. Hamileliğim boyunca her gün en az 1.5 saat aktif yürümüştüm -son gün dahil. Hayatta olmadığım kadar enerjiktim. Çıt çıksa uyanan kulaklarım, uyku nedir bilmeyen bünyem, uykuyla tanışmıştı. En güzel uykuları uyuyordum gece-gündüz. Komikçe güzel hissediyordum kendimi bir de. Yakıştırıyordum hamileliği kendime. Ama arada daha da kocaman olmayı hayal ediyordum, tam kocaman hamileler gibi yani. Öyle görmek istiyordum kendimi aynada. Öyle de olacağıma inanıyordum...
Topu topu beş kilo almıştım. Ama sağlıklıydım, doktorum tebrik ediyordu. Zaten sekiz kilodan fazlasına sağlık durumum nedeni ile iznim yoktu. Ah beş kilo bir şey değil, taşıyabiliyordum kendimi. Ta ki bebeğim, işte o sıcak güne dek. O gün hastaneden eve döndüğümde kocaman gördüm kendimi. Hayal ettiğim kıvamda! Ama aynı zamanda kendimi ilk kez ağır da hissettiğimin farkına vardım. O gün fotoğraflarımı çektim kendi kendimin, içinde miniciği taşıyan kocaman göbeğimin. Ve dedim ki "hazırım".
İşte iki yıl önce tam bu vakitler, Ankara'nın kaydedilmiş en sıcak gününün o güzel gecesinde; kalabalık sofrada, lezzetli yemekleri yerken, tatlı sohbetler dönerken... İşte bir kez de orda söyledim, üstüne basa basa, herkese sesimi duyurarak "hazırım" dedim, "bu gece gelsin miniğim".
Çok yedim bebeğim. Hazırım diyordum ama öyle ısmarlama olur mu? Sabah doktora gitmişiz, geleceğin gün belli, daha bir ay var. Hem daha hastane çantamız bile hazır değil. Aklıma mı gelir? Yiyorum mamaları. Bu sefer salata da değil sadece, yok yok sofrada, hepsine açım. Ama en çok kıpkırmızı, sepserin, taptatlı, supsulu karpuzdan kopamıyorum. En sevdiğim meyva ya... Dilim üstüne dilim, şiştikçe şişiyorum.
***
O yemeğin üstüne dürttün beni bebeğim. Geliyorum dedin, şaka değil dedin. Koş annecim hastaneye dedin.
***
Adakızım senden gelen işareti aldığımda, nasıl mutlulukla, nasıl güzel bir heyecanla, nasıl sevinç çığlıklarıyla çınlattım etrafı bilemezsin. Baban, anneanne, dede, nene...herkes bağrış çağırış, telaş, panik. Duymuyordum hiç birini, kahkahalar atıyordum. Duydu beni, geliyor diyordum. Ne mutluluktu Allah'ım.
İşte iki yıl önce bugün bu saatlerde hastaneye gittik. Koşa koşa arıyordum koridorlarda nöbetçi doktorun odasını, herkesin önünde, herkes peşimde, en kocaman gülümsemeyle.
...
İki yıldır hayatımın ışıltısısın.
...
Amaaaan yazamıyorum işte, zırıl zırıl oldum yine... of.
Miniğim... Canım.
Biliyor musun, senin de en sevdiğin meyve karpuz. Ve biliyor musun, bugün ikimiz de patlayana kadar karpuz yedik?
16 yorum:
nasil da okurken insana o anlari yasatir.Bi gulumsetir,bi zirlatir benim canim arkadasim:)) İkinizi de operim.
ps. yahoo adresine bak:)
Ah Yapıncak bence o günlerin huzurunu içinde taşıyor ve ışıl ışıl yansıtıyor Ada Kızın... Nice yaşlara :)
Ne kadar güzel bir yazı olmuş. Keyifle okudum...
Ne mutlu size, ne mutlu Ada'ya...
Her zaman neşeyle ve sağlıkla birlikte uzun yıllar dilerim.
Nice yıllara Adacik! Ne güzel bir kız oldun sen! Sana da annene de sevgiler.
Burçak'cım baktım yahoo'ma, çok çok teşekkürler :))) Hep de böyle güzel şeyler düşünürsün, Adakız'dan Burçak Teyze'sine (!) öpücükler...
* Banu, çok teşekkürler! İnşallah ikili yaşları da bu huzur içinde geçer!
* Tuğçe iyi dilekler için çok teşekkürler!
* Ceyd facebook sürprizi için çok teşekkürler!
:))
çok güzel anlatmışsın,okurken aynen yaşıyor gibi oldum...
nice yaşlara Ada Kız...
Yapıncak'cığım; okurken ben de zırıl zırıl oldum ayol... Ne kadar kalpten yine cümlelerin, öyle anlamlı ki... Üstelik
13 yıl önce hamileliğimde seninkinden farklı da olsa epeyce sıkıntılar çektiğim için öyle iyi anlıyorum ki seni... Ve son olarak da hiç meyva sevmeyen ben, kış gününde sadece ve sadece karpuza aşermiştim, bir türlü bulunamamıştı o zamanlar, taaa Mart ayında canım babacığım ilk karpuzu bulup heyecanla bana getirene kadar...Maratonun o zorlu kısımlarında durmadan karpuz yedim ben de, ama preeklampsi nedeniyle biriktirdiğim ödemler sayesinde ayaklarımı bile göremeyecek kadar kocaman bir göbeğim vardı, düşün artık halimi...Ve dünyama geldiğinden beri ve şimdi biricik oğlumun en sevdiği meyva da karpuz biliyor musun?... O mini mini dünya güzelleri nasıl da yapıp edip haber veriyorlar böyle bize, inanılır gibi değil gerçekten, mucize sanki...
Birlikte, el ele, kucak kucağa nice nice upuzun yıllarınız olsun Yapıncak'ım, Adakızın ve senin; sağlıkla ve mutlulukla... Sevgilerimi yolluyorum taa yüreğimin içinde....
Doğum günü kutlu olsun tontiş Ada'nın. İyi ki doğmuş, doğmuş da annesinin ışığı olmuş :)
Ne güzel ne duygu dolu bir yazı.gözlerim doldu okurken.benimde bir Ada'm var ve onu karlı bır Ankara sabahı dünyaya getırdim ben de.Dilerim Tanrı bizi kızlarımızdan hiç ayirmasin ve mutlulukları boylarını aşıp yildizlara ulassin dilerim.
Ne güzel ne duygu dolu bir yazı.gözlerim doldu okurken.benimde bir Ada'm var ve onu karlı bır Ankara sabahı dünyaya getırdim ben de.Dilerim Tanrı bizi kızlarımızdan hiç ayirmasin ve mutlulukları boylarını aşıp yildizlara ulassin dilerim.
Mutlu yıllar mutlu yaşlar Adacık.... anneni hep boyle gulumset ona gulmek cook yakısıyor cunku
İçim kıpır kıpır okudum bu hikayeyi ben Yapıncak... Okurken de yaşadım sanki:) Mutla yıllar diliyorum Ada'ya... Mutlu, uzun, sağlıklı ömürler... Ve onunla birlikte size de... Daha nice nicelerine sevgiyle:)
* Siyap, teşekkürler :))
* dgül, karpuz hikayene bayıldım! (Ve gecenin şu saatinde feci canım çekti, n'apacağım şimdi??) İçten dileklerin için çok teşekürler :)
* Sevgili Sayfa, afferin ona iyi yapmış gerçekten :) Minikler ışıklarımız, hep aydınlık olsun dünyamız!
* Başak, ne kadar güzel yazmışsın. Adaşımıza sevgilerimizi yolluyoruz.
* Hayal, :))
* Nilsu'nun annesi, çok sağol güzel dileklerin için :)
Iyiki dogdun Ada....
Ada ve Defne ayni günde dogmus :-) sadece defne bir yil sonra dogmus...
Yorum Gönder