5 Mart 2010 Cuma
İki Satır Niyetine
2 Mart 2010 Salı
Bu da 2, yedi fazlasıyla!
1 Mart 2010 Pazartesi
Bir 1 daha...
Kendime sözümdü 'en azından' 1 Mart'ta tekrar yazmaya başlamak. Hani baharın ilk günü ya, hani kışın arka kapısı ya, yeni hayallerin başlangıcı ya, hani '1'den başlamak güzeldir ya...
Resim yok -aslında çok tabii. Ama alet edevat gerek, akrep yelkovan gerek, olayları sıralayacak zihin berraklğı, anıları yanyana getirecek ruh sükuneti gerek. Yok n'apalım. Ama verilen söz tutulur. En azından sade bir "iyiyiz" demek için. Hani okuyan kaldıysa bizleri.
Bir de kızıma mahçup olmamak için daha fazla. Bu en renkli günlerinde boş ve renksiz sayfalarla çıkmamak gerek karşısına yıllar sonra.
Yine de başlamak zor.
Bak işte, gördün mü miniğim? Beceremiyorum zor.
Ama iyisin, şeker pembesin, fıkır fıkır, kikir kikirsin, hayatımın neşesi, kalbimin her atışı sensin. Yazmadı annem diye kızma yani.
Yaşıyorum seni.
1 Ocak 2010 Cuma
Kış Güneşi
28 Aralık 2009 Pazartesi
Kutlamalar Zamanı
20 Aralık 2009 Pazar
Süslü Sevgi Sakin Işıltı
Süsleri yemeye kalkmadı, ağacın iğnelerini bile yolmadı; boynundaki süs şeridi ile en acaip düğümü yapmak için debelenmedi, ağacın üstünde neden kuşlar yok diye yaygarayı basmadı, 'ben ağacı eldiven takıp süslicemmm!' diye de tutturmadı!
Aksine,
Beni mahçup edercesine;
Birlikte seçtiğimiz yumuşacık müzik eşliğinde, istediğimiz süsleri canımızın çektiği yere astık. Bir o, bir ben. Sırayla... Kutudan fotoğraf karesine, tüm aşamalarda sakin, mutlu ve azıcık (tatlıcık) da heyecanlıydık. İlk yılbaşı ağacımızı büyük ciddiyet ve daha da büyük bir sevgiyle süsledik...
16 Aralık 2009 Çarşamba
İyiyiz İyiyiz...
Evet kayıptım yine. Evet yazamadım günlerce.
Izdırap!
Bu 'günlük' böyle bir şey. İster dünya aleme açık bir blog olsun, ister özenle gizlenmiş kilitli fiyakalı bir defter, yazmadın mı böyle hissediyorsun işte, elde değil.
*
Ama diyeceğim de o değil.
Diyeceğim şu: Kocaman bir teşekkür, posta kutuma düşen sürpriz emailler için. Ne kadar iyi yürekli, kalpten insan varmış bizi okuyan, merak eden.
Merak etmeyin, biz iyiyiz, hiç bir sorun yok.
Yazamamamın sebebi koşuşturmaca diyelim, yeni dönem başlıyor ya. Bir de tabiii... yanımdaki 2.5 yaşlık minik bir 'karakter' desem?
Anladınız, anladınız siz onu!
*
Bu arada güzel şeyler de yaptık. Tembellik etmeyip yazacağım yakında, söz!
15 Aralık 2009 Salı
Bize Dair Eski Bir Hikaye...
Bu sayıyı dışarda bulamayınca,
Sonra da beklediğimiz postacı kapımızı uzun süre çalmayınca,
Neredeyse 'böyle bir yazı yazmış mıydım gerçekten?' diye düşünmeye başlayacakkeeen...
Sağolsun Nurdan, bugün Çocuğum ve Ben Dergisi Kasım sayısı elimize geçti.
İşte buyrun: Bize dair eski bir hikaye...
* Artık bir scanner'ım var, becerdim taradım. Lakin resmi bilgisayarımda görüp, buraya aktaramadım. "Geçersiz resim" dedi bilgisayarım. Yine eski yöntem fotoyu yükledim. Öğreneceğim, öğreneceğim. Bir gün...
27 Kasım 2009 Cuma
Atölyede Şekspir
Bazen ifade etmek zor gelir, beylik kelimeler kullanmak istersiniz...
Ağızdan dökülemeyen sözler, gözlerden dökülen yaşlara dönüşür. Rahatlarsınız. Sanki... Sanki. Çünkü, aslında böğüre böğüre ağlamak istersiniz, utanmadan, mutluluktan.
Başarı karşısında seyircinin gözleri dolar. Fark etmez, bir resmin karşısında, bir konserde, bazen de bir tiyatro temsilinde... Ustalık etkileyicidir, dürter, kalbinizin çarpmasına mani olamazsınız. Sanat güzeldir, dokunur içinize; samimi olduğunda.
Oyun Atölyesi'ndeydim bu gece. Şekspir Müzikali'nde. Of ki ne of... Abarttım mı? O zaman sorarım:
İzlediniz mi?
26 Kasım 2009 Perşembe
Rüşvet Lolipop ve 28. Ay Doktor Randevumuz
*
Hastane ziyaretlerimiz bayram havasında geçti şimdiye kadar. Doktorunu seviyor miniğim. Bir de hastanedeki çocuk odasını belki, bilmiyorum. Gelgelelim bu sefer, ilk gümbürtüyü kopardı . Beklenmedik. Öyle böyle değil, ilk kez kızıma zorla bir şey yaptıracaktım. Çaresiz.
Her zaman olduğu gibi soydum miniği, doktoru da kontrollerini yaptı. Ve her zamanki gibi mutlu ve rahattı. Ta ki... kontrol bitip de gitme vakti gelene kadar. Of gerisi tiz bir çığlık sesi. Sebebi kıyafetlerini giymek istememesi... Yatmak istiyor orda Cleopatra Cleopatra, sohbetleşsin istiyor doktoruyla, giyinmesin, gitmesin istiyor.
Biz beceremedik, doktorumuz becerdi. Söyledim de, daha yemedi şeker diye, bilmez bu çubukların ne olduğunu diye. Ağlamaklı bir surat da yaptım hatta. Verdi Ayça Hanım, dinlemedi. Ama sağolsun yanında benim hatırıma ufak bir hikaye uydurabildi. Miniğim mi? O sevindi, sessiz sakin giyindi, dışarda her lokmasının tadını çıkararak güzel renkli şekeri yedi bitirdi...
Unutmadan not düşeyim: Ada 28 aylık. Boy 91 cm, kilo 15.2. Aşı: Pnömokok. Diğer aşı: Şimdilik yok. Herhangi bir sorun: Yok.