8 Nisan 2009 Çarşamba

Pembeler

"Pambe-leyy"

31 Mart 2009 Salı

Oyun Grubu Aktiviteleri

Geçen haftaki hamileler grubu buluşmamıza bazı minikler hastalık nedeni ile katılamadılar. Sonuçta bol mamalı, az bebekli bir toplantı geçirdik. Ada'nın arkadaşları Doğay, Elif Rüya, Borga ve Alya bizdeydi.

Toplantı için son gün, hiç aklımda olmayan birkaç aktivitede karar kıldım:

1) Birlikte kuru fasülye yemeği hazırlamaca! = Fasülye aktarmaca:


Ada'nın bir önceki fasülye aktivitesinden daha uygulanabilir nitelikte -kaşıksız- bir fasülye aktivitesi yaptık.


Anneler-çocuklar yerde çember oluştururlar. Her miniğe farklı renkte bir plastik bardak dağıtılır. İlk miniğin bardağı yarıya kadar fasülye doldurulur. İlk çocuk bardağındaki fasülyeleri yanındaki arkadaşının bardağına boşaltmaya çalışır. Bu sırayla devam eder, ta ki en son çocuğa kadar. Çemberde bardağına fasülye boşaltılan en son çocuk, kendi bardağındaki fasülyeleri mini bir tencereye boşaltır ve kapağını kapatır. Kandırmasyon fasülye yemeği hazır! Biz bunu birkaç tur tekrar ettik.

2) Ada'nın giysileri giydirilen oyuncak bebeğin üzerinden tek tek giysileri çıkarmaca:


Ada'nın evdeki küçülmüş giysileri, miniğin kocaman favori bebeği Deniz'e giydirilir. (Ben toplantı öncesi Deniz'e çorap, patik, eldiven, tayt, pantolon, bluz, ceket ve bere giydirdim). Önce bir hikaye yardımıyla aktivite açıklanır.

Amaç çemberdeki çocukların müzik eşliğinde bu bebeği yanlarındaki arkadaşlarına geçirmesi; müzik durduğunda ise bebek kimde kalırsa, onun bir giysiyi çıkarmasıdır -çünkü bebeğin üstündekiler Ada'nındır! Tüm giysiler çıkarılıp bebek kendi kıyafetiyle kalıncaya kadar oyun devam eder.

Aslında bu oyunu bizdeki oyuncak ayıyla yapmak istemiştim. Ama tüm küçülen kıyafetleri dağıttığımız için, büyük kıyafetler de ayıcığa çok büyük geldiğinden, Deniz Bebek'te karar kıldım.

Bu aylarda çocuklarımız yavaş yavaş üzerlerine bir şeyler giyip, çıkarmaya başlıyorlar. Böyle bir aktivitenin, bunun için eğlenceli bir alıştırma olabileceğini düşündüm. Tabii ki biz anneler arada çocuklarımıza yardım ettik. Sözlerimizdeki vurgularla da yol göstermeye çalıştık: "Şimdi beyaz çorapları çıkartalım", "şimdi pembe patikleri çıkartalım"


3) Şıkı şıkı yumurtalar ve -bu sefer gerçek- marakalarla müzik eşliğinde dans


4) Renkli pipetleri aynı renkteki bardaklara yerleştirmece.


Her çocuğa farklı renkte bir bardak verilir. Karışık olarak dağıtılan renk renk pipetlerden kendi bardaklarının renginde olanları bardaklarına yerleştirmeleri istenir.

SONUÇ:

İlk iki aktivite planlandığı gibi gerçekleşti. Minikler yoğun bir konsantrayonla istenileni yapmaya çalıştılar. Çoğunlukla da başarılı oldular. Sıkılmadılar. Hatta biraz eğlenmiş bile olabilirler! :)

Dans güzeldi. Rahatladılar ve kendilerini müziğe bıraktılar.

Pipet aktivitesini tam olarak yapamadık. Sanırım öncesinde yapılan diğer aktivitelerden sonra minik beyinler biraz yorgun düştü. Renklerle cebelleşmek yerine pipetlerle oynamaya karar verdiler.

Bir Aktivite

Geçen haftaki hamileler grubu annelerimiz ve miniklerimizle olan haftalık buluşmamız bizdeydi. Her buluşmada, evsahibi anne bazı aktiviteler hazırlıyor.


Bizdeki ilk buluşmada, biraz birlikte müzik aktivitesi yapmıştık. İkinci buluşmada farklı bir aktivite olsun istedim. Miniklerle birlikte fasülyeleri pet şişeye doldurarak şıkı şıkı müzik enstürmanı yapalım diye düşündüm. Aleti tamamladıklarında, seçtiğimiz bir müzik eşliğinde de ritmik dans yapabilirdik mesela.


10 kişilik bir 20-25 ay grubu olunca, soru işaretleri de oluyor! Aktiviteyi önce Ada ile birlikte yapmaya karar verdim.


Hazırlık:

Bir kavanoz(dan biraz az) kuru fasülye
/ Bir mini pet şişe / Bir huni / Bir kaşık / Bir tepsi

Hedef:

Kavanozun içindeki fasülyelerin huni yardımı ile pet şişenin içine aktarılması.

Yöntem:

Kavanozun içindeki fasülyeler tepesine huni takılmış pet şişeye kaşıkla dökülmeye çalışılır. Fasülyeler doğru şekilde hedefi bulduğunda, pet şişenin kapağı kapatılır. Pet şişe sallanarak şıkı şıkı yapılır. Müzik açılır, yumuk el yapımı maraka ile dans edilir.


Kaygılar:

Acaba fasülyeleri ağzına doldurup yemeye çalışır mı? (Hayır çalışmadı)

Yaşına göre bir aktivite mi? (Evet)
İlgi gösterecek mi? (Deli bir ilgi!)

Kaşıkla arası nasıl olacak? Huni ile? (Kaşık eh, huni yes)

Fasülyeler hedefi bulacak mı? (Çoğunlukla)

Peki 10 kişilik grup biraraya gelip aynı aktiviteyi yapabilir ve de bundan zevk alabilir mi?
(Hayııır!)

Neler oldu?


* Bayıldı! Öyle bayıldı ki, tam 1 saat 40 dakika başından ayrılmadı! Bir sürü numara çekip, tepsiyi kaldırmasam, bir o kadar daha başında dururdu zannediyorum.
* Konsantrasyonu çok şaşırttı. Kaşığı kavanoza daldırmasına rağmen, kaşığı doldurup çıkarmayı başaramadı. Ben denediğimde bana da zor geldi. (Demek ki: Daha geniş bir kavanoz/kase kullanılabilir).
* Kaşığı o daldırdı, ben doldurdum, huniye o taşıdı. (Büyük konsantrasyon ve koordinasyon gerektiren bir eylem)
* Çoğunlukla fasülyeler hedefi buldu.
(Kazara bir tanesi kaşıktan düşse, panik olup kaşığı büyük hareketlerle sallayarak içindeki fasülyeleri düşürdü)

Benim önceden düşünmediğim güzellikler,
kendi yarattığı aktiviteler:

* Düşen fasülyeleri minik parmaklarla kavrayıp tek tek huniye attı: Küçük motor çalışması.

* Dışarı düşen her fasülyeyi biir, ikiiii diye saydı/k: Sayma çalışması.
* Yere düşen her fasülyeyi eliyle huninin içine atarken dominant-tonik aralığı seslerini verdi. (Music Together çalışmasından: la-re sesleri) Bunu kendi kendine yaptı ve ilk kez yaptı, çok şaşırttı.

* Kırmızı kapak, mavi kapak: Renk çalışması
* Büyük kapak, küçük kapak: Kavram artı karşıtlar.

* Eylemler ve tanımlar: Aç ve kapa.

* Yeni kelimeler: Fasülye, huni, kavanoz.

Sonuç:


* Bu kadarcık bir "oyun" sonrası kaşık tutmada büyük ilerleme kaydetti. O akşamki yemeğinde yemek yerken hiç yardım istemedi. (Bu arada o işi tamamiyle halletmiş bulunuyoruz, kutlu olsun).

* Eğlendi.

* Benim önerimle başladı, sonrasında kendi oyunlarını yarattı. (İzlemesi heyecan verici!)


Amaç bir maraka yaratıp, şıkırtısıyla dans etmekti. Oyunun sonucu, fasülye aktarmada ısrar oldu. İyi de oldu.

Teke tek çok güzel ve öğretici bir aktivite. Ama grupla yapıldığında, konsantrasyon bu kadar uzun sürmeyecektir.


...diye düşündüm ve bu aktiviteyi grubumuzda uygulamaktan vazgeçtim. Peki o zaman o gün ne yaptık? Bambaşka şeyler, devamı yakında...

Ada'yla her gün çeşitli keşifler, çeşitli oyunlar yapıyoruz. Ama çoğu spontan gelişiyor. Birçok annenin denediği bu çeşit bir çalışmayı ilk kez yaptım. Aman ne iyi oldu. O günden beri benzer materyallerle bir sürü etkinlik yaptık, yapıyoruz.

30 Mart 2009 Pazartesi

Yirmi Ay Dile Kolay

'İşyeri'ndeyim -veya 'okul'da. Her ne ise adı. Bir türlü adını oturtamadım ki bu mekanın...

Seviyorum burayı. Aydınlık ofis odasındayım.

Giriş katında oturmak ne güzel bir duygu. Perdesi, penceresi açık aydınlık mekanları hep sevmişimdir. Dışardan tek tük insanlar geçiyor. İzliyorum sessiz. İnsanların yüzleri daha bir aydınlık sanki. Bahar bulaşmış yere-göğe ışığıyla, yeşiliyle bir şekil. Sesler bile farklı. Arabalar da geçiyor güya ama duyduğum kuşların şakrak cıvıltısı. Pencerenin önünde diri tomurcuklar, toprağı delip yeşili şenlendiren yaramaz çiçekler.

Beklediğim mevsim burda, rengiyle kokusuyla.

*

Kızım ikinci baharını yaşayacak.

*

Oysa... Düne kadar kıştı bizim buralarda. Salya-sümük, hastalıklı bir hafta geçirdik. Gecesi, gündüzü; saati, dakikası uzuuun mu uzun.
Karanlık.

Bugünse, yüzümüz güneşe döndü.
Sonunda.
Miniğimin gözü daha parlak, hareketleri daha kıvrak sanki. Halindeki o kahredici peltelik, şaşkınlık, isyan, uykusuzluk yok artık.

İlk defa nezle oldu Adakızım. İlk defa burnu tıkandı. Öksürükle az biraz tanışmıştı ama göğsündeki hırıltı ilk kez sesini bu kadar duyurdu minik cana.

İlk defa uyuyamadı sonra. Görülmüş şey mi? İlk defa iştahı kaçtı! Ve ilk kez "anne, anne" diye sayıkladı uykusunda çatal sesiyle. Acıttı acıttı içimi, o biçim.

*

Adakızım yirmi ayını devirdi, yirmi birinci ayına nefessiz, tatsız, ekşi girdi.
Olsun.
Minik bedenler onlardan öylesine umulmayan bir güç sergiliyor ki, şaşmamak imkansız. Adakızım bugün cıvıldamaya başladı tekrar.

Hoşgeldin Bahar!

10 Mart 2009 Salı

Sabrı Taşan

...anneanneye takdimimdir.

"Fotoğraf yok mu?" "Bugün de mi yok?" "Özledik kızı, hadi ama...!" "Makine mi bozuk??? Kargoyla gönderiyorum hemen" "Almadınız mı makineyi, nerde resimler?" "Resim yok mu, özledikkk" "N'olur Yapo, dayanamıyoruz artık, çok özledik, hemen bir fotoğraf yolla, dedesi de dayanamıyor artık" "Göbeği ne durumda? Boyu mu uzuyor?" "Ne giydi üstüne, yakıştı mı??" "Fotoğraf yok mu HALAAA???" "Yazmıyorsunnn"

Yazamadım doğru.

Bize göre uzun ara. 5 Mart-10 Mart. Hatta 5'den öncesi Mart. Neler yaptık, uçtu gitti... Hayat hızlı. İyi ki bu fotolar var, işte el yordamıyla buluverdiğim birkaç sahne:

Kah oralardaydık, kah buralarda; boş vakitte parklarda, haftasonu derslerde, evde keyiflerde, toparlanıp gezmelerde...

Ceyda'da ve Ceyda'yla...

Dayıyla, pek bir aşkla...

*
Şimdilik bu kadar. Arkası yarın. Uyku geldi, çok geldi.

İyi hoş da, şu kadarcık fotoğrafın, kolajlanıp yerini bulması kaç saatimi aldı dersiniz?? Yattım gitti, iyi uykulaaar.

5 Mart 2009 Perşembe

Duyuru


Enstürmanlarımızı topladık, temizledik; yeni şarkılarımızı çalıştık, ezberledik; aktiviteler listelendi, favori şarkılar miniğim tarafından belirlendi.

Hazırız!

1 Mart 2009 Pazar

Kışşş-t

Eli soğuk olanın kalbi sıcak olurmuş.

Yalan!

Kalbim bile donuyor soğuk havalarda. Soğuk alerjim bir yana -ki resmi adı "Raynaud Fenomeni"dir ve aman nasıl bir fenomendir; sıcak kahve elde, yün çorap ayakta, yüz şömineye dönük, popo kaloriferde de olsa... Olmuyor.

Kış benim bünyeme uymuyor.

Takvim 1 Mart'ı gösterdi bugün. Ne mutluluk!
Kalbim titrese de soğuktan, ellerim donsa da hissiz ve beyaz; takvimde bahar ayındayız.
Hem kuşlar da başka ötüyordu bugün, güneş de tamam cılızdı ama başka türlü parlıyordu. Tersini söyleyebilir miyiz? Peki hava? Havayı koklayan var mı? Offf, of ki ne of.

Yaa... Bahar geliyor. Küçük adımlarla da olsa. Yol göründü kış sana!

Kışşşşş-t!
Duydun mu?
Hadi bakalım, uzaaa.

28 Şubat 2009 Cumartesi

Bazen de Hüzün

Adetimdir. Gece 00:00'ı gördüğümde uyku faslına girişirim. Hayatla başa çıkma yollarımdan biri. Geç yatarsam, az uyursam ekşi bir başağrısı musallat olur ertesi gün. Garip garip, ağır ağır kurcalar beynimi. Sevmem.

*

Bakıyorum da saate şimdi; geçmiş geceyarısını, kaçırmışım dört sıfırı. Herkes uykuda, mışıl. Ben mahmur, yorgun, beynimde düşünceler. Ağır.

Radyoda "Gece ve Müzik". Uzun süredir dinlemiyordum. Radyo 3, ortaokul yıllarımdan beri değişmeyen jingle. Yumuşak yumuşak bir müzik. Hem de ne yumuşak, geçmişten mi geliyor ne? Sanki evlenmemiş gibiyim, sanki bebeğim uyumuyor içerde. Sanki ertesi günün koşuşturmacası yokmuş ve de. Sanki... Boş ve zaman zenginiyim.

Oturup sallananıma keyif yapmak istiyorum, bulanık düşüncelere teslim, mazoşistce keyif almak istiyorum gecenin hüznünden...

Kendi kendime konuşuyorum.
- Kapa gözlerini.
- Kapadım.

Başımı sallıyorum sessiz şarkının ritmiyle, hafifçe, rüzgarda sallanan yaprak misali.

23 Şubat 2009 Pazartesi

Balloommm

Balloomm oynuyor,

yağmur/kar/güneş seyrediyor,




Anneanne, dede fotoğraflarına bakıp özlem gideriyoruz...

17 Şubat 2009 Salı

Kaybolduk

...Ama iyiyiz.

Yazacak çoook şey birikti. Buralarda ipin ucu kaçınca toparlamak zor oluyor.
Toparlayacağım. Sadece biraz zaman...

Haa bir de, emektar fotoğraf makinam topu attı. Sonraaa zamanlar bölündü, boş zamana yer kalmadı. Çalışıyoruz ana-kız, harıl harıl. Şarkılar öğreniyor, aktiviteler üretiyor, kah oturup, kah dans ediyoruz. Yeni dönemin başlangıcını dört gözle bekliyoruz.

Bu arada programımız hakkında ilk haberimiz yayınlandı, hızlı bir röportaj sonrasında, kutlu olsun!