24 Temmuz 2009 Cuma
İkiye İki Kala
Hamilelikte başladı dostluğumuz. Ana karnında başladı arkadaşlıkları. Pilates anneleri ve bebekleri grubumuz, anneler ve bebekler olarak iki yılı devirdi. Zaman çok çabuk akıyor. Artık şaşırma faslını geçtik. Çünkü artık durum algı ötesi bir durum. Akış işte. Hayat ya da... İnanılmaz bir hız!
19'u Borga'nın doğumgünüydü. Yaz-ortası-kızı Adakızım'ın doğumgünü yine arkadaşlarından uzak geçecek diye düşünürken, Borga'nın annesi Duygu'nun düşünceli ısrarı üzerine, Borga'nın doğumgününde Ada'ya da mum üflettik son dakika. Kendi seçimi uğur böceği pastasının eşliğinde!
Sonra daaa döküldük yollara...
Sonra daaa döküldük yollara...
Etiketler:
Ada ve arkadaşları,
anneler ve bebekleri,
önemli günler
12 Temmuz 2009 Pazar
Adakuşu
Ada doğanın kızı. Geceleri mesela martı, köpek, fare (!) seslerinden uyanmıyor. Ses dediğime bakmayın, ben de severim doğanın sesini. Ama bu başka bir şey.
Martılar bebek çığlıkları gibi avaz avaz tepemizde, ürkütücü (Bizim evin diğer sahipleri onlar, koca bir martı ailesi çatımızda yaşıyor, çocuk büyütüyor!). Köpekler yattığımız odanın altında kükrüyor her kirpiye, kaplumbağaya ve tabii diğer 'düşman' köpeklere, hesapta bizi koruyorlar. Farelerse pıtır pıtır dolaşıyorlar etrafta, genelde sesleri var, görüntüleri yok. Çok şükür. Neyse, seslere pek duyarlı Adakızım'a vız geliyor, kapı pencere açık... uyuyor.
Martılar bebek çığlıkları gibi avaz avaz tepemizde, ürkütücü (Bizim evin diğer sahipleri onlar, koca bir martı ailesi çatımızda yaşıyor, çocuk büyütüyor!). Köpekler yattığımız odanın altında kükrüyor her kirpiye, kaplumbağaya ve tabii diğer 'düşman' köpeklere, hesapta bizi koruyorlar. Farelerse pıtır pıtır dolaşıyorlar etrafta, genelde sesleri var, görüntüleri yok. Çok şükür. Neyse, seslere pek duyarlı Adakızım'a vız geliyor, kapı pencere açık... uyuyor.

Bu aralar uyandığında ilk sözü 'annecim badem toplayalım', sonra tabii sırasıyla kayısı, dut, bir de karpuz. Ama onun konumuzla ilgisi yok, o bakkaldan ısmarlanıyor; diğerleri ağaçtan toplanıyor. Aslında daha çok babasıyla meyve peşinde, ağaç üstündeler. Bense son midesini bozduğundan beri, sınırları tutma peşindeyim -yemekte sınır tanımaz çünkü. Ama o kadar doğal ve o kadar hevesli ki, beni bile pes ettiriyor, yapacak şey yok. Yesin kuzum. Ağaçtan ağaçtan, oh.
Sonra tabii su kuşu oluyor, dağ tepe babasının sırtında kayalar üzerinden sekerek denize iniyorlar, benim de kalbim sekiyor tabii bu arada. O kadar dik ve uzun ki indikleri patika, çözüm olarak kask takması geliyor aklıma, denize gitmesin diyecek değilim ya!
Adakızım doğayı yaşıyor, ben de onun her heyecanını. Özet olarak, miniğim:
Sonra tabii su kuşu oluyor, dağ tepe babasının sırtında kayalar üzerinden sekerek denize iniyorlar, benim de kalbim sekiyor tabii bu arada. O kadar dik ve uzun ki indikleri patika, çözüm olarak kask takması geliyor aklıma, denize gitmesin diyecek değilim ya!
Adakızım doğayı yaşıyor, ben de onun her heyecanını. Özet olarak, miniğim:
yüzüyor
:)
tombul kuş...
:)
tombul kuş...
Etiketler:
Ada'nın gelişimi,
ailemiz
Bugün
Geçen sene bugün. Takibedenler hatirlayacaktır. Yeni okuyanlara ise biraz şifreli gelebilir. O zaman, bu da geçen sene 10 Temmuz.
Bir sene geçti. Devirdim yani bir seneyi.
...Of, ağlıyorum...
Bir sene geçti. Devirdim yani bir seneyi.
...Of, ağlıyorum...
*
Bekarım bugün. Dün adada geçen uykusuz geceler sonucu 39 küsur ateşlenince şehre geldim, Sultan'la. Bugün onu da tekrar adaya yolladım. Yalnızım. Çoook uzun süredir ilk kez. Ağlamak da bir lüksmüş... Ağlıyorum. Oh. Biraz da burun çekeyim şöyle.
Psikolojide bir karşılığı var, okumuştum bir zaman. Belli dönemler yaşanmış duyguların siz fark etmeden aynı tarihlerde tekrar yaşanması -gibi bir şey. Yaşadığım o galiba. Geçen seneki ruh halimdeyim. Tam olarak değil ama... Neyse, bilmiyorum, diyecek bir şey bulamıyorum. Hisler... Yoğun hisler.
Sadece mutluyum galiba. Kızımın bir yaşını daha görebildiğim için. Bunun değeri büyük. Her günün değeri büyük. Hele o kapıyı birkaç kez çaldıysanız...
Geçen sene 14 Temmuz'da ikinci kalp ameliyatıma girmiştim. Bu sene ikinci solo resitalimi veriyor olacağım! Bir yıl içinde bir bebeği çocuk yaptım, ingilizce bir kitabı türkçe. Sesi kesilmiş güzel enstürmanımla tekrar barıştım, çok güzel aileler ve harika çocuklarla birlikte müzik yaptım.
Bu da ana fikirlerden biriydi. "O kapı"ya gidince insan, döndüğünde "işe yaramak" istiyor. Bu dünyaya bir şeyler vermek... Az da olsa verebildim galiba, en azından fazlasıyla çalıştım.
*
Ama bugün biraz yorgunum. Sanki pilim bitti. Biraz ateşli, biraz şiş bademcikliyim. 1000'lik antibiyotiklerle azıcık ayakta sayılırım. Biraz dinlenmem gerek. Dinlenmek için biraz durulunca da insan, düşünmeye başlıyor işte böyle. Sonra da başlıyor göz yaşları pıtır pıtır. Bazen hüzünden, bazen mutluluktan...
Etiketler:
Önce Sağlık,
pek duygusal yazılar
26 Haziran 2009 Cuma
Merdiven
Bebeğim bugün 23 aylık!
Ve biz 23.ayında, tam da bugun, onu ilk kez yatıya bırakıyoruz. Onu bırakıp gidiyoruz yani! Halasında kalacak, çok emin ellerde. İkizlerle. O kadar hayran ki Yasemin'le Selim'e, eminim çok güzel geçirecek şu bir-iki günü.
...ama...
Tuhaf bir burukluk var içimde işte, sanki kötü veya çoook yanlış bir şey yapıyormuşum gibi bir his. Biliyorum, biliyorum, mantıksız! Ben de mantıksız olduğunu çok iyi biliyorum. Çok komik, içim ona sarılıp böhür böhür ağlama hevesinde. Bu insan beyni bir tuhaf...
Oysaki o, biliyorum müthiş güzel zaman geçirecek, sadece iki kuzenin peşinden koşmaktan biraz yorulabilir o kadar!
Amaaan işte böyle...
Hala uyuyor miniğim, hep böyle bir yere gidilecek günlerde en uzun öğle uykularını çeker. Oh iyi de eder. Uyu kuşum, mışıl mışıl uyu.
Canım kızım. Çok güzel geçir şu iki günü tamam mı? 'Anne-anne' diye tutturur musun acaba? Tutturma miniğim, tadını çıkar işte. Ama o son günlerde keşfettiğin favori sahnelerini yaşatma halanlara. Biliyorum yaşatmazsın, nazın zaten hep annene.
Ve biz 23.ayında, tam da bugun, onu ilk kez yatıya bırakıyoruz. Onu bırakıp gidiyoruz yani! Halasında kalacak, çok emin ellerde. İkizlerle. O kadar hayran ki Yasemin'le Selim'e, eminim çok güzel geçirecek şu bir-iki günü.
...ama...
Tuhaf bir burukluk var içimde işte, sanki kötü veya çoook yanlış bir şey yapıyormuşum gibi bir his. Biliyorum, biliyorum, mantıksız! Ben de mantıksız olduğunu çok iyi biliyorum. Çok komik, içim ona sarılıp böhür böhür ağlama hevesinde. Bu insan beyni bir tuhaf...
Oysaki o, biliyorum müthiş güzel zaman geçirecek, sadece iki kuzenin peşinden koşmaktan biraz yorulabilir o kadar!
Amaaan işte böyle...
Hala uyuyor miniğim, hep böyle bir yere gidilecek günlerde en uzun öğle uykularını çeker. Oh iyi de eder. Uyu kuşum, mışıl mışıl uyu.
Canım kızım. Çok güzel geçir şu iki günü tamam mı? 'Anne-anne' diye tutturur musun acaba? Tutturma miniğim, tadını çıkar işte. Ama o son günlerde keşfettiğin favori sahnelerini yaşatma halanlara. Biliyorum yaşatmazsın, nazın zaten hep annene.
Etiketler:
Ada'nın gelişimi,
Ada'nın ilkleri,
ailemiz
25 Haziran 2009 Perşembe
Adada Ada
Adalarda, notalarda; konserlerde, alkışlardaydık. (Beni geçin, Ada için de büyük heyecandı -bir önceki post'ta görüldüğü üzere!)
Sonraaa... Dutlarda, haydutlarda (ki haydutlar, bizim gündüzleri miskin, geceleri canavar kesilen, her biri birbirinden farklı karakterli dört köpeğimiz olurlar); denizlerde, taşlardaydık.
Sonraaa... Dut sonrası ishallerde, ishal sonrası ateşlerde, ateş sonrası uykusuz gecelerdeydik.
Sonraaa... Babaannelerle, ikizlerle, dedeyle, anneanneyleydik.
Sonraaa... İki yaşa bir ay kala krizlerde, 'anne-anne yapış'larda; ama yanısıra şen-şakrak, bol sözcük sohbetlerdeydik.
Sonraaa... Sosyal böcektik. E anne piyano başında 'melodik yoğunluk'ta olunca, üç konserde 200'ün üzerinde izleyiciyi kim ağırladı dersiniz?!
*
Kısacası keyifteydik; aktif, dinamik, heyecanlıydık. Kıpır kıpırdık; bazense mokur mokur. Arada ukalalık yapıp doğanın gürültüsüne kızdık (yuh! biliyorum ama öyle işte, uyuyamadım kaç gün). Arada sıcaktan bunalıp, Ada'nın iki kat daha bunalttığı enerjisine şaştık.
Adadaki yaz konserlerimizi bitirdik, dolaptaki yemeklerimizi de. Şimdi biraz gel-git var önümüzde, kah -dersler sağolsun- ada-şehir arası; kah şahirlerarası; belki de gerçek tatil birkaç yoğunluk arası...
Sonraaa... Dutlarda, haydutlarda (ki haydutlar, bizim gündüzleri miskin, geceleri canavar kesilen, her biri birbirinden farklı karakterli dört köpeğimiz olurlar); denizlerde, taşlardaydık.
Sonraaa... Dut sonrası ishallerde, ishal sonrası ateşlerde, ateş sonrası uykusuz gecelerdeydik.
Sonraaa... Babaannelerle, ikizlerle, dedeyle, anneanneyleydik.
Sonraaa... İki yaşa bir ay kala krizlerde, 'anne-anne yapış'larda; ama yanısıra şen-şakrak, bol sözcük sohbetlerdeydik.
Sonraaa... Sosyal böcektik. E anne piyano başında 'melodik yoğunluk'ta olunca, üç konserde 200'ün üzerinde izleyiciyi kim ağırladı dersiniz?!
*
Kısacası keyifteydik; aktif, dinamik, heyecanlıydık. Kıpır kıpırdık; bazense mokur mokur. Arada ukalalık yapıp doğanın gürültüsüne kızdık (yuh! biliyorum ama öyle işte, uyuyamadım kaç gün). Arada sıcaktan bunalıp, Ada'nın iki kat daha bunalttığı enerjisine şaştık.
Adadaki yaz konserlerimizi bitirdik, dolaptaki yemeklerimizi de. Şimdi biraz gel-git var önümüzde, kah -dersler sağolsun- ada-şehir arası; kah şahirlerarası; belki de gerçek tatil birkaç yoğunluk arası...
Etiketler:
Ada'nın gelişimi,
ailemiz,
Büyükada Salon Resitalleri
24 Haziran 2009 Çarşamba
Nerelerde miyiz?
Ne havalardayiz, belki biraz fikir verir. Verdi mi?
:)
Etiketler:
Bebek ve Müzik,
Büyükada Salon Resitalleri
3 Haziran 2009 Çarşamba
Horoz
Sabah 6.40:
"Anneciiiim... Çişim geeldi!"
*
Artık sabahları 7'de uyanmıyormuş, daha erken uyanıyormuş bazen.
Olsun varsın.
O sesle, o şekerlikle uykudan uyanmaktan daha tatlı başlanabilir mi güne?
Etiketler:
Ada'nın gelişimi
29 Mayıs 2009 Cuma
Mahmur
Geceler tuhaflaştı. Adakızım değişmeye başladı. Gibi.
Çok inanasım gelmiyor aslında. Geceleri uyanmasına ne biz alışığız, ne kendi. Bocalıyoruz.
Miniğim birkaç gün önce ve dün gece aynı şekilde uyandı. "Annnee!!" Beni çağırıyor, hatta ağlıyor. Ama ağlamak Ada'nın huyu değil ki. Hastalık sızlanması değil bu belli, acı çekme sesi değil. Panik de değil ama sanki bir çeşit kaygı, korku tepkisi.
İki gece de uyandığında aklı başındaydı, yani gece terörü gibi değildi -o da bir kez başımıza geldi, nasıl olduğunu biliyorum. Rüyadır diye düşündüm ben de ilk önce. Ama bir şey de anlatamadı. Bir korkusu var bebeğimin. Şimdiye kadar "korku" lafını bile kullanmamışız yanında, nasıl çözeceğiz bilmiyorum.
Sohbet ederiz (!) kızımla karşılıklı. Uzun uzun. Sakin sakin. Bugünkü 'sohbetlerimiz'de açık açık söylemese de sanki referanslar karanlıktan korkmuş olabileceği izlenimi veriyor. 22 ay karanlıkta ve hiç sorunsuz yatmış olan miniğimin odasına mini lamba mı koyacağım şimdi? Mini lambalar koca gölgeler yapmaz mı? Hayalgücüne davetiye çıkarmaz mı? Bu vakitten sonra yani?
Kötü alışkanlık, üç gün üstüste tekrarlanınca yerleşirmiş. Böyle bir şey olmamasını diliyorum...
Etiketler:
Ada'nın gelişimi,
Ada'nın ilkleri
28 Mayıs 2009 Perşembe
Büyükada Salon Resitalleri
Dört gün önce -doğumgünümden bir gün önce!- Büyükada Salon Resitalleri 'nin ikinci yılının ilk konserini verdik.

Çellist arkadaşım Jülide Canca Eke ile mekana uygun, klasik müzik tarihinin en güzel melodilerinden oluşan bir program seçmiştik. Pazar sabahı bizi korkutan serin havanın sonrasında; kuş sesleri eşliğinde, tenimizi hafif hafif okşayan ılık rüzgarla birlikte çaldık. Çok da keyif aldık.

Gelen, gelebilen herkese teşekkürler! Arzu ettiğimiz tüm dostlarımızı davet edemedik. Ama mekan ancak 60-70 kişi alabildiği için, ilk konserimizde önceliği Büyükada'lı büyüklerimize verelim dedik.

Güzel haber, konserlerimiz devam edecek. Sırada bir solo resital, iki de şan resitali var. İlerde de bir dört el konserimiz olacak.
**
Sevmeye başlıyorum adayı. En çok da Ada sevdiği için. Sonra güzel piyanoma kavuştuğum ve geceyarılarına kadar -hatta neredeyse sabaha kadar- kaygısızca çalışabildiğim için. Biraz doğa kokladığım, biraz toprak koktuğum, hatta denizini sevme ihtimalim olduğu için...
Alışacağım, alışıyorum.
Çellist arkadaşım Jülide Canca Eke ile mekana uygun, klasik müzik tarihinin en güzel melodilerinden oluşan bir program seçmiştik. Pazar sabahı bizi korkutan serin havanın sonrasında; kuş sesleri eşliğinde, tenimizi hafif hafif okşayan ılık rüzgarla birlikte çaldık. Çok da keyif aldık.
Gelen, gelebilen herkese teşekkürler! Arzu ettiğimiz tüm dostlarımızı davet edemedik. Ama mekan ancak 60-70 kişi alabildiği için, ilk konserimizde önceliği Büyükada'lı büyüklerimize verelim dedik.
Güzel haber, konserlerimiz devam edecek. Sırada bir solo resital, iki de şan resitali var. İlerde de bir dört el konserimiz olacak.
**
Sevmeye başlıyorum adayı. En çok da Ada sevdiği için. Sonra güzel piyanoma kavuştuğum ve geceyarılarına kadar -hatta neredeyse sabaha kadar- kaygısızca çalışabildiğim için. Biraz doğa kokladığım, biraz toprak koktuğum, hatta denizini sevme ihtimalim olduğu için...
Alışacağım, alışıyorum.
Etiketler:
ailemiz,
Bebek ve Müzik,
ben,
Büyükada Salon Resitalleri,
Music Together
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)