anneler ve bebekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anneler ve bebekleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Mayıs 2008 Pazar

Mehmet Bir Yaşında

Bir yıl önce, bir yıl sonra. 27 Nisan 2007 tarihli bu resim, pilates'te çekilmiş. Ada ve Mehmet karnımızda. Aşağıdaki resim ise bugün çekildi. Ada 10 aylık nerdeyse, Mehmet'se artık tam bir yaşında! İkisi de kucağımızda. İyi ki doğdun Mehmet!! Ne güzel bir gün geçirdik sayende. Sağlıkla, mutlulukla yaşa.

Hande o zaman gördüğüm en kocaman ve en güzel hamilelerden biriydi. Ben de hep kocaman olmak istemiştim. Ama karnımdaki minik sadece salata yememi buyuruyordu. İçimdeki azimli kadın ise, sürekli sokakları arşınlamamı emrediyordu. Dolayısıyla gönüllü olarak sürekli salata, üstüne de durmaksızın yürüyüşe girişince, kapanışı 5 kilo ile yaptım. Biliyorum şaşılası bir durum ama şu an konumuz bu değil.

Konumuz çok güzel bir doğumgünü partisi, çok güzel bir pazar günü eğlencesi. Yedik, içtik, eğlendik. Hem bizler, hem minikler. Bu seferki buluşma ayrıca karılı-kocalı oldu. İyi de oldu. Bunca zaman tanışmadığımıza şaşmak gerek.

Yavru kuşlar büyüyor. Bebek kelimesi yerini 'küçük çocuk' lafına bırakacak yavaş yavaş. Ha bakalım...


7 Mayıs 2008 Çarşamba

Büyüyorlar -Birer Birer

Kalabalık ve cıvıl cıvıl bir doğumgünü partisi ile minik Doğay'ın birinci yaşını kutladık. Bir sürü bebek, bir sürü anne -bir sürü ikram, bir sürü oyuncak, bir sürü şen şakrak ses...

Nerdeyse bebeklerimizin hepsi, artık ayaklanmış durumda. Algıları genişlemiş, hareketleri serileşmiş. Büyümüşler de artık ciddi ciddi arkadaş olmaya başlamışlar. Oyuncak paylaşıyor, paylaşamıyorlar (!) Sonra bakıyorsunuz artık karakterlerin oturmaya başladığını görüyorsunuz, tiplerin iyice netleştiğini.
Bebeklerimiz büyüyor, çocuk oluyor. Annelerse her zamankinden çok duruma hakim. Alışmışız bir anlamda. Büyütüyoruz işte minikleri.

Bugün Doğay büyüdü, bir yaşına girdi. Sırada Mehmet, İdil, sonra da bizler yavaş yavaş...

6 Mayıs 2008 Salı

Üç Silahşörler

Aslında dördüncü silahşör de vardı ama fotoğrafa yetişemedi. Sami, Tan, Berk ve Ada'yı Fenerbahçe Parkı'na götürüp gezdirecektik, doğa günü olacaktı. Annelerin açlığı ağır bastı, kulübe gittik, yeme günü oldu! Eh işte onlar da biraz deniz kokusu alıp, biraz rüzgar sarhoşu oldular.

29 Nisan 2008 Salı

Anneler ve Bebekleri Romantika'daydık

Yazık olan son iki buluşmanın fotoğraflarını çekememem...

Fenerbahçe Powerfull Club'da katıldığım "Hamileler için Pilates" kursunda, hamileliğimin 4.ayında tanışıp, birlikte karın büyüttüğümüz, ardarda birbirinden güzel melekler dünyaya getirdiğimiz, peşpeşe büyüttüğümüz, şimdi birinci yaşları kutlamaya başladığımız anneler ve bebekleriyle buluştuk yine. Nerdeyse bebeklerimizin doğumlarından itibaren en az iki haftada bir buluşmalarımız devam ediyor. Bahar geldiğinden beri de daha bir çoğaldı bu buluşmalar.

Bugün Fenerbahçe Parkı içindeki Romantika'daydık. Ne güzel bir yermiş. Bir taraf deniz, bir taraf yeşillik, dışarıya serpilmiş masalar, bir de harika romantik, yüksek kubbeli, sera görünümlü beyaz hakim kapali mekan. Hava güzeldi, dışardaydık. Servisten çok memnun kalmadım şahsen. Ama tabii sekiz bebekli bir gruba servis ne kadar ihtimamlı olabilir, o da başka.

Hangi minikler vardı? Arhan, Elif Rüya, Alya, Borga, Ada, İdil, Ceylin, Kaan... Minikler büyüyor. Bugün benim için önemli bir gündü. Bu buluşmalara hep geç giderdik biz Ada'yla. Sebep Ada'nın uyku saati, 1-3. Bahar geldi geleli, bu biraz canımı sıkmaya başlamıştı doğrusu. Yani kızımla güzel havaların tadını da çıkarmak istiyordum ama işte en güzel saatlerde miniğim uyuyordu.

Bugün tam da 1'de, yani uyku saatinde, hadi dedim Ada, bugün çıkıyoruz. İstersen dışarda uyu... Olmadı. Dışarda uyumadı. Gerçi başta iyiydi, ama sonra...ah bebeğim, uyku kaçınca, keyfi de kaçtı miniğimin.

Günün güzelliği Ada için, Alya'nın annesinin yaptığı sağlıklı ve yummy lezzetli waffle'lardı. Zaten hayatta onu en mutlu eden şey, yemek yemek yemek...

23 Nisan 2008 Çarşamba

Anneler, Bebekleri ve Park Hikayeleri

Dün anneler ve bebekleri Özgürlük Parkı'ndaydık. Nerdeyse nerdeyse her hafta görüşürken, seyahatler dolayısıyla uzun süre ayrı kalınca çok özlemişim herkesi. Bebekler büyümüş, serpilmiş. Artık birbirleriyle gerçek iletişime geçmeye başlamışlar. Heyecan verici.

Biz Ada'yla yine geç gidebildik. 1-3 uykusu meselesi! Uyandıramıyorum miniğimi. 5 uykusunu artık bir şekilde atlatabiliyoruz bazen, ama 1-3'de ısrarcı Ada. Kaç kişiydik peki? Sayalım: Bebeklere öncelik, Ada, Borga, Alya, Mehmet, Elif Rüya, Ceylin, İdil, Doğay, Uluç...atladığım yok galiba.

Park güzel bir park, ilk kez gittim. Bir kere sulu! Ve bol ağaçlıklı, ki bu eşittir gölgelik serin alan. Çok fotoğraf çekmek istedim ama şarj aletimizi evde bulamadığımız için olmadı.


Aslında benim favorim sahilyolundaki park. Hele bu mevsimde. Olağanüstü. Çiçekler, laleler, değişmeyen ziyaretçiler,
kuşlar, köpekler... Sabah 8-9 favori mekanımız. Parktaki herkes arkadaşımız.

Hep şükrediyorum, ne kadar şanslıyız diyorum, bu şehrin keşmekeşinde yanıbaşımızda bu nefesi soluyabildiğimiz için.

1 Nisan 2008 Salı

Blog Talk

Diğer blogumu saymazsak bu işte yeniyim. İlk önce farklı şehirde yaşayan ailem ve arkadaşlarım için böyle bir şey düşünmüştüm. Ada'nın gelişimini izlesinler diye. Sonra baktım, ihtiyacım da varmış yazmaya, evde yalnız başına bebeğini büyüten bir anne olarak, paylaşmaya. (Tabii yalnızlık sadece gündüzleri, babamız akşam yardıma geliyor ama Adakız da çoğu zaman uyumuş oluyor).

İşte böyle yazmaya başladım. Yazdıkça okudum da. Öyle güzel bloglar buldum ki; şeker mi şeker bebeklerle tanıştım, harika annelerin hikayelerini dinledim. En çok takibettiğim bir kısım adresin de linklerini yanda verdim. Siz de okuyun.

Çünkü biliyorum bu anneler -ve de az da olsa blog yazarı babalar, paylaştıkça sevinçlerini büyütüyor, üzüntülerini azaltıyorlar. Yazıların altındaki yorumları okursanız anlarsınız. Ayrıca her bir blog bir deneyim hikayesi, sizden önde giden annelerin hikayesi, bebeğiniz için bir ön hazırlık oluyor mesela. Ya da benzer içseslerine sahip olduğunuzu fark ediyor, seviniyorsunuz.


Böyle günlükler tuttukça -yazılı ya da elektronik- geçen zamanın da sanki çok daha farkında oluyorsunuz. Bu sefer bu farkındalığı pozitif anlamda söylüyorum. Farkında yaşamak manasında.

Bir süre uzak olabilirim bu sayfadan (henüz bilgisayarımı götürüp götürmemeye karar vermedim). Götürsem de belki yazmaya vaktim olmayabilir. Ne de olsa çok yoğun bir bir hafta geçecek.
Ben yokken siz de diğer blogları keşfedin, güzel bebeklerle tanışın, anne babalarla özdeşleşin. Hadi bakalım şimdilik hoşçakalın.

20 Mart 2008 Perşembe

Tenha Tracy

Üç geveze insan ve yavruları toplandık. İki Hande gelemedi. Evrim, Dilek, ben ve üç minik: Bir mahmur, bir güleryüz, bir de mokurdanık. Bilin bakalım mokurdanık kimdi?


Adakız bu aralar biraz sıkıntılı. Belki diş, belki uykudaki dönmelerden dolayı tam uykusunu alamama durumu. Aslında bugün sebebini biliyorum, biz üç dilli düdük anne kaptırmış giderken, uykusundan uyanan kızımın sesini duymamışız. Odasına girdiğimde elleri üzerinde kalkmış, kafasını kaldırmış, yardım haykırarak ağlıyordu. Kim bilir ne kadar zamandır? (O pozisyondan sırtüstü pozisyona dönmesini henüz bilmiyor zavallım). Ne kadar üzüldüğümü tahmin edebilir misiniz? E tabii sonrasında hep tatsız tuzsuzdu minik.

Tracy Hogg'un sistemini konuştuk bugün. Aslında Hogg doğanın doğal ritmini alıp, analiz edip, gerisin geri size öğretiyor bence. Bebeğin dilini, isteklerini anlamanızı, ona göre ihtiyaçlarını gidermenizi öneriyor, bunun için de bir rutin sunuyor. Kolay anlattığıma bakmayın, yol zorlu bir yol.

Dilek kitabı okumadan doğanın ritmini yakalamış gibi görünüyor. Bir kaç değişiklik dışında Sami'nin rutini Tracy'nin önerdiğine çok benziyor çıktı. Evrim'se Berk'e yatır/kaldır (deli edici pick up/put down metodu) sistemiyle kendi kendine uyumayı öğreterek, işe başlamadan önce içini biraz rahatlamak istiyor. İlk amacı gece kalkışlarını minimuma indirmek. Merak ediyorum, sonuç ne olacak. İyi olursa, Tracy reklamına devam!

14 Mart 2008 Cuma

Kocaman Bebekler


Bugün Mehmet ile annesi bize sürpriz yaptılar. Ne iyi yaptılar. Dışarda buluştuk ve caddede güzel bir yürüyüş yaptık. Bir Cafe'de de mola. Güzel kahveler, pastalar, hararetli sohbetler-olabildiğince...

Ve iki tatlı arkadaşın cinlikleri! Kah gülücükler, kah birbirini süzmeler. Kıpır kıpır kıpırdanmalar, yerinde duramamalar... Sonrasında da "ben geliyorum" diyen küçük bağırışlar. Tabii kaçış!

Mehmet Ada'nın en eski arkadaşlarından (!). Hareketli, siyah güzel gözleri sürekli ışıldayan, algıları kuvvetli, bir şeker bebek. Bugün konuştuk aslında, bizimkiler yavaş yavaş bebeklikten çıkıyorlar. Tabii çocuk da değiller daha. "Kocaman bebekler".

12 Mart 2008 Çarşamba

Bir Doğumgünü, Bir Ziyaret ve Ağlayan Bir Kız


Melisa birinci yaşgününü kutladı dün. İyi ki doğdun Melisa! Çok güzel bir doğumgünü partisiydi, ve de çılgın! Arhan, Uluç, Mehmet, Alya ve Ada hep birlikte Melisa'nın doğumgününü kutladılar. Herkes çok eğlendi. Melisa tam bir prensesti, Mehmet'le Uluç çığlıklarla anlaşan, birbirlerinin her hareketine karşılık veren iki sıkı dost. Alya, annesinin yardımıyla yürümeye başlamış ve dün çok şıktı, her zamanki gibi. Arhan uykusunu tam alamadı bir türlü, mahsundu tüm gün. Bizimki ise...sıkıntılı ve mokur mokurdu! Uymadı yani dekora. Ve hatta ağladı! Uzunca bir süre hem de.


Ada'nın ağlamasına alışık değiliz. Gerçekten hep sorunsuz, sıkıntısız bir çocuk oldu. Çocuktur ağlar deriz ama mokurdanmalar dışında gerçekten ağlamasını pek duymadık diyebilirim. Ama işte değişiyorlar. Haftasonu da Ceyda'da ağladığını söylemişti babası. Ona göre beni özlemişti. Bence özlemek değil olay. Fazla heyecana gelmesi, fazla uyarılması. Dün de kendinden büyük arkadaşlarının neşeli çığlıkları, bir sürü oyuncak ve bol hareket yordu bence Ada'yı. Henüz o safhaya gelmedi tabii. Başedemedi minik kuzu.

Alışacak ama zamanla, hatta o da çığlıklara katılacak. Bakalım o zaman ben alışacak mıyım? Minik öyle yorulmuş ki; bu sabah 1 saat 10 dakika geç kalktı, görülmüş şey değil!

Tabii sadece doğumgünü değildi dünkü aktivitemiz. Akşam da Tolga ile Deniz ziyaretine geldiler Ada'nın. Sonunda. 7.5 ay rötarla! Ama olsun iyi ki geldiler. Keşke daha çok gelseler. Bana sanki kucaklarındaki şey onlara çok yakıştı gibi geldi!

5 Mart 2008 Çarşamba

Anne Dilek Sami Bebek

Bugün Dilek'lerde toplandık. Ada Sami'yle ilk kez karşılaştı, 8 aylık bir rötarla. Çok bebektik. Sanırım 9: Sami, Ada, Ceylin, Ozan, Kaan, Alya, Tan, Berk ve Talya. Hepsi çok tatlı. Ve büyüyorlar, dehşet bir hızla! Dişler, emeklemeler, ayaklanmalar. Hepsi bir karakter, hepsi bir başka şeker.
Bizimkindeyse hala eller! Ve o eller her yerde. Genelde tabii sevgi gösterilerinde, biraz kontrolsüzce ama olsun. Bugün kızımın gösterisine cevap bile geldi. Sami ile Ada bir ara eleleydi! Tam bir komedi. Son, bilinen son, Sami'ye gösteri fazla gelmiş olacak, yaygarayı bastı. Ve sonra Ada, ve sonra Kaan...fotoğraf faslının bitişi.

4 Mart 2008 Salı

Ada Pilates'te

Adakız her gece 7'de yatıyor, sabah 7'ye kadar da uyuyor. Canım minik! Fethi ise hemen her gece kitaplarına gömülüp çalışıyor. İtiraf edeyim ben de kızsız ve kocasız işte bu gecelerde evde oldukça sıkılıyordum. Karar verdim "kendim için iyi bir şeyler yapmaya" ve hamilelik meşgalem pilates'e başladım yine. Haftada üç gece gidiyorum, 20.45-22 arası, gece spor yapmak tuhaf bir duygu. Gidene kadar eziyet, gittikten sonra sonsuz keyif ve moral.

İyi de Adakız'ın blogunda bu haberin işi ne? Aslında pilates büyük bir yer kaplıyor miniğin hayatında. Hamileliğimde 4.ayımdan başlayarak haftada üç gün yine pilatesdeydim. Minik kız karnımda minik bir sporcuydu yani. O kadar da faydasını gördük ki ana-kız.
Şu an hamileler grubumuzdan bazı arkadaşlarımız-artık onlara "pilates anneleri" diyebiliriz-tekrar pilates yapmaya başladılar, benim gibi; ama sabah seanslarında. İçlerinden bazıları da bebekleriyle geliyor! Ada'nın uyku düzeni son derece keskin olduğu için ve sabah seansının saatleri bu bakımdan bize çok uymadığı için, biz annelere katılamıyorduk. Ama...bugün sürpriz bir ziyaret yaptık kızımla. Uslu Kaan'dan başka bebek yoktu derste ama uzun süredir görmediğim arkadaşlarım vardı: Dilek, Aslıgül, Hafise ve hemen her gün gördüğüm tatlı hocamız Jale! Neyse ufak çaplı bir fırtına estirdik tabii. Kızım bu sefer de Kaan'ın elini tutmaya kalktı görür görmez. N'apacağız bu halleriyle bilemiyorum artık. Sıcakkanlı kızım benim.