Bebek ve Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bebek ve Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Nisan 2008 Perşembe

Müzikal Buluşmalara Davet

Bugün de, Adakız'la bol bol müzik yaptık. Şarkılar söyledik, danslar ettik. Marakası şıkırdattık, komik taklitler ve parmak oyunları yapıp kıkırdaştık.

Bir türlü şu konuyu anlatmaya girişemiyorum çünkü konu çook geniş. En kısaca anlatmaya çalışırsam, bir hayal kurdum, heyecanlandım. Eski mesleğimle -piyanistlik- yeni mesleğimi -annelik- birleştirme hayaliydi. Büyük bir ameliyat atlatmış, evlenmiş, harika bir bebek sahibi olmuştum; artık üniversite stresinde çalışmak istemiyordum.

Bir kaç hafta çok çok ince bol araştırmalar yaptım, geceler üstüste uyuyamadım, daha da heyecanlandım. Sonra bir baktım, bir dakika yanından ayrılamadığım kızımı bırakmış uçmaktayım, kıta kıta uzaklara.

İnandığım ve hayran kaldığım bir programın kayıtlı hocasıyım artık (Müjdeler olsun!). 0-5 yaş arası bebeklerin, çocukların ve onları en çok sevenlerin müzik rehberiyim (Ve çok mutluyum!).

Amerika'da şaşırtıcı derecede yaygınlaşmış bir program. İnsan neredeyse tüm çocukların bu derslere katıldığını düşünüyor. Öyle ki takibettiğim iki blogda, Pratik Anne'nin şu ve şu postu ile Mine'nin şu postunda, onların da minikleriyle programa katıldıklarını ve son derece mutlu olduklarını gördüm.

Aslında farkına varılması gereken şu: Her çocuk müzikaldir (çünkü doğamızda var). Yapılması gereken, bunu ortaya çıkartacak müzikal ortamı sağlamak. Çocuklar ebeveynlerini veya yakınlarını model alarak içlerindeki müziği ortaya çıkarabilirler ancak. Yürümeye, konuşmaya başlarken yaptıkları gibi. Doğalarındaki müziği çıkarmak için de yine ailelerinin modelliğine ihtiyaçları var.

Şu dünyada sürekli CD dinleyip, konserlere gidip, kusursuz ve profesyonel yorumculara kulağı alışmış, dolayısıyla müziği pasif şekilde tüketmeye razı olmuş aileler ise, işte bu tip müzikal buluşmalarla, mümkün olan en eğlenceli ve zorlamasız bir şekilde, olması gerektiği gibi müzikle buluşuyorlar, çocuklarını buluşturuyorlar.

Benim çok hoşuma gitti. Okurken incelerken de beğenmiştim. Ama orda izlediğim ilk derste resmen gözlerim yaşardı. Tamam dedim, budur. (Bir de uzun uzun kendi müzik geçmişimle kıyasladım, o da başka bir konu uzuuuun, başka bir sefere artık).

İşte bir kaç gündür biz de, Ada'yla Music Together şarkılarını söylüyoruz, ritmler tutuyor, danslar ediyoruz. Nasıl hoşuna gittiğini anlatamam.

Bu haftasonu bir kaç arkadaşım, eşleri ve bebekleri, çocuklarıyla ilk buluşmamızı yapıyoruz. Çok heyecanlanıyorum. İlk gerçek dersten önce amacım böyle müzikal buluşmalar düzenlemek (ücretsiz), onun için bu yazıları okuyan ve henüz tanışmadığımız aileler varsa, lütfen gelin bize katılın.

Bu konu daha bitmedi, kolay da bitmez herhalde içimdeki bu heyecanla. Ama şimdilik bu kadar. A, bir de bir seminer teklifi geldi. Günü, saati netleşsin, burdan anons edeceğim.

25 Mart 2008 Salı

Bebeğimin Şarkıları


İlk kez bebeğimden bir süre ayrı kalacağım. Sekiz ay boyunca hemen her gün ben uyandırdım, ben yatırdım onu, ben besledim. Babasının da çok yardımı oldu. Ama vakti olduğunca. İşimi bir süreliğine bırakıp, bebeğimin ilk aylarını onunla beraber doyasıya yaşamak doğru bir karardı. Yorulduğum oldu ama hiç bir anında pişman olmadım. Yardıma ihtiyacım olduğu anlar oldu, ama hiç bir zaman kaçıp gitmek, bebeğimle ilgili işleri birine devretmek istemedim. Devralamak isteyenleri de -e büyük bir aileyiz!, kibarca reddetme gereği duydum -mecbur oldum, dayanamazdım. Bazen bu duygumu iletebildim, bazen iletemedim.

Başkası beslerken bebeğimi -ki çok az da olsa oldu böyle şeyler, gözlerim doldu seyrederken; başkası uyutmaya kalkınca -ki bu ondan da az oldu, içim gitti, yatağında o iyi uykular öpücüğünü veremeyince, onu kendim sarıp sarmalamayınca susuz kaldım, mahvoldum. Muhtemelen anlamadılar -ki tekrar tekrar istediler. Yardım etmekti amaçları. Ama işte ben yardım istemiyordum ki, nefes almak istemiyordum, nefesim kızımdı. Anlatamadım. Hem yardım istesem söylerdim. İnsan en yakınına söylemez de kime söyler?

Artık büyüyoruz. Ben içimdeki anneliği büyütüyorum, kızım yaşadığı ayların sayısını. Ben olgunlaşıyorum, olgunlaştıkça duygusallığımın keskin kenarlarını törpülüyorum, kızım günler geçtikçe daha düzenli ve daha bağımsız oluyor. Ve bakıyorum ki, eski mesleğimi (müzisyenlik, piyanistlik, eğitimcilik), yeni mesleğimle (annelik) birleştirme hayalleri kurmaya başlamışım. Heyecanlanmışım...

Değişim.

Hayallerimle ilgili ilk gerçek adımı önümüzdeki günlerde atacağım. İşte bunun için kısa bir süre yutdışında olmam gerekiyor. Minik bebeğimden ayrı kalacağım, onu emin ellere bırakarak gideceğim. Kısa bir seyahat, zor bir deneyim olacak: Bebeğimden ilk ayrılışım. Çok özleyeceğim. Bebeğimse belki de hiç farkına varmayacak. Yanında onu seven bir sürü kişi olacak çünkü.

Hepsi iş bölümü yapmış olacaklar. Biri bıkmadan oyunlar oynatacak, cimnastikler yaptıracak, diğeri bizimkinin favorisi uzun ev turlarında rüya masallar anlatacak. Biri yoğurdunu mayalayıp, sebzeleri haşlayacak, mis çorbalar yapacak; diğeri küçük canavarımı en seri hareketelerle besleyecek, banyosunu yaptıracak. Hepsinin gözü miniğimde olacak, ritmini anlayıp zaman zaman onu yalnız bırakacaklar -bazen pencere önünde dışarıyı seyredecek, bazen oyun havuzunda kendi kendine yeni oyuncaklarını keşfedecek. Tetikte olacaklar, altını temiz, vücudunu mis tutacaklar. İhtiyacında kucaklarına alıp uzun uzun karşılıklı sohbetler yapacak, ihtiyacında arabaları yüklenip sokaklara taşacaklar.

...diyorum da... bildiğim başka. Aslında ve gerçekte "yuvarlanıp gidecekler". Annenin dikta kurallarına gülüp geçecekler! Ada'lı ve mutlu bir kaç gün geçirecekler. İşte bu kadar.

Şimdi evde bebeğimin şarkılarını öğretiyorum herkese. Hep duydukları şarkılar. Ama söylemeye kalkınca unutuyorlar, utanıyorlar, gülüyorlar.

Oysa ki şarkılar çok önemli Adakız için. Doğduğundan beri gününün rutinlerini şarkılar sayesinde öğrendi. İlk doğduğu gece Aaaa-daaa şarkısıyla sakinleşti, uykuya dalmayı becerdi. Çişleeer, kakalaaar'la rahatladı, kakaları patlattı, yemek vakti geldi şarkısıyla, hop hopladı, hop kalktı meme ağzına girene kadar, şimdiyse ilk lokmayı kapana kadar. Uyku şarkımızla bildi uyku vakti geldiğini, geceye hazırladı kendini. Dışarı çıkarken, yine şarkıyla çekilir oldu paltosunu giymesi, şapkasına katlanması. Bıcı bıcı bıcı ile içi pır pır oldu, suya suya gider oldu mıknatıs çeker gibi. Belki daha da fazlası var, bunlar ilk aklıma gelenler.

İşte şimdi hep birlikte evde bu şarkıları söylüyoruz. Kızım annesini özlemesin, rutinini kaçırmasın, sürprizlerle karşılaşmasın diye. Komik bir haldeyiz anlayacağınız.

Bir komik annenin anıları işte... Bu tür yazılar kaşındırırdı beni hart hart, şimdi oturmuş ben böyle hormonlu yazılar yazıyorum (bkz. Dantel Hayatlar), anlaşılır gibi değil!!

17 Mart 2008 Pazartesi

Şu "Mozart Effect" Dedikleri

Ada anne karnında çok müzik dinledi, bizzat annesinin parmaklarından. Ama kızımın doğumundan sonraki ilk ayların harala gürelesinde, çok fazla piyano çalışamadım. Yine de müzik dinlemeye devam etti. Evde ne dinlersek aslında. Çoğu zaman klasik müzik. Şimdiye kadarki tek dertli ayımız olan 2.ayında, farkettim ki dinlediğim Andreas Scholl CDsi ile sakinleşiyor ve hatta mışıl mışıl uyumaya başlıyor. Piyano müzikleri azaldı, uyku müziğimiz Scholl oldu birden. 3.ayda Tracy Hogg maceramızla beraber sonunda sabah uykuları başladığında, her uyku saati öncesi bu CDyi dinler oldu. Demektir ki en az 4 kere baştan sona. Biraz korkutucu! Kontrtenor repertuarına her cuma Rudi ile yaptığımız şan-piyano buluşmaları ile de iyice ısındı bizim minik. Ama artık müziksiz uyuyor.

Bir kaç aydır yine aktif piyano çalışmaya başladım evde. Ada mecbur baş dinleyicim. Çocuğumun ilerde piyano çalması konusunda hiç iddialı olmamama, hatta neredeyse biraz da 'ya olursa' diye korkmama (!) rağmen, Ada'nın davranışları pek şaşırtıyor beni. Dinlerken beni, son derece huzurlu, uzun dakikalar koltuğunda oturabiliyor; bir kaç dakika içinde ise, kendi dilinde şarkı söyleyerek bana eşlik etmeye başlıyor. Dakikalar sonra, bir an geliyor, kıpırdanmaya başlıyor. Anlıyorum ki, piyano başına gelmek istiyor. İşte böyle her çalışmanın sonunda, minik yerinde hoplamaya, yalvaran gözlerle bana bakmaya başladığında, onu kucağıma alıyorum. O da piyano çalıyor!


Aslında bütün çocuklar benzer tepkiler veriyorlar müziğe. Önemli olan belki de onlara müzikal bir ortam sağlanması. Bir müzik çalarken, dans etmesini öğretmenize gerek kalmadan bir bakıyorsunuz, kendi zaten el kol hareketleriyle müziğin ritmini tutuyor, bir o tarafa bir bu tarafa sallanıyor yüzünde kocaman gülücüklerle. Veya annenin ninnisiyle sakinleşiyor, heyecanı duruluyor. Biraz büyüyünce şarkı sözleriyle, yeni kelimeleri haznesine ekliyor, hafızasını kuvvetlendiriyor. Dahası da var ve uzun, neyse.

Konu popüler. "(Klasik) müzik dinleyen çocuk zeki olur" diyorlar (Pek iddialı!). Mesela düzenli olarak müzik aleti çalmanın beynin görme, duyma, hareket etme ve koordinasyonla ilgili bölümlerinin büyümesini sağladığını söylüyorlar. Müzisyenlerin beyni büyük olurmuş bu yüzden! Doğumdan sonraki ilk aylardan 3-4 yaşlarına kadar zeka ve beyin gelişimini beslenmeden sonra olumlu etkileyen en önemli faktör de müzikmiş. Sonra kalp atışları düzene girermiş, nefes alıp vermeleri kolaylaşırmış -ki bunu bizzat Ada'da yaşıyorum. Ayrıca anne karnından itibaren müzik dinletilen bebeklerin psikolojik gelişimleri de olumlu yönde olurmuş, hırçın davranışlar yerine uyumlu davranışlar sergilermiş bebekler. Ada'nın huzurlu yapısını buna mı borçluyuz acaba?


Bunlar hep bilimsel araştırmalar ve tüm bilgiler bir google uzakta.

Küçükler kadar yetişkinler için de müzik çok önemli. Araştırmalar ilginç. Bir-iki örnek dersek: Prematüre bebeklere Brahms dinletildiği, böylelikle iştahlarının açılıp güzel bir gelişim sergiledikleri; Amerikan kolej giriş sınavı SAT'a çalışan öğrencilerden bir süredir düzenli enstrüman dersi alanların çok daha yüksek puan aldıkları. Shell, IBM ve Dupont gibi şirketlerin belli tempo aralığındaki seçilmiş Barok dönem eserlerini dinleterek, eğitimlerinde çalışanların öğrenme zamanlarını kısaltıp, öğrendiklerinin de uzun süre hafızalarda tutulmasını sağladıkları... ilk aklıma gelenler. Sonra tabii geniş bir müzik terapisi alanı da var (Edirne Külliye'deki müzik terapisi salonu aklıma geldi).

Nasıl ki tüm müzik cinslerinde klasik müzik ön saflarda; klasikte de bestecilerden Mozart en önde. Mozart dinlemenin bebek ve çocuklara faydası şöyle açıklanıyor: Öğrenme zamanını kısaltır/ Hiperaktif çocukları ve kişileri sakinleştirir/ Yaratıcılığı artırır, ufku genişletir/ Vücudun daha hızlı iyileşmesini sağlar/ Daha verimli bir öğrenme süreci için beynin her iki yarısının da entegrasyonunu sağlar/ IQ sonuçlarını 9 puan artırır. Kitap şu: "Mozart Effect" yazarı: Don Campbell ve türkçesi "Mozart Etkisi", yine aynı yazarın ve başlığın çocuklar için olanı.

Her popüler bilimsel keşif gibi bunun da üzerine gidilmiş. Reddedenleri de var, hatta onlar da bilimsel olarak kanıtlarını sunmuşlar. Tabii ki, anne-baba olarak hele hele kısa dönemde mozart'ın ya da genellersek klasik müziğin, bebeklerimize yansıttığı iyi etkilerini saptamamız zor. Ama bir piyanist ve uzun yılların eğitmeni olarak basitçe diyebilirim ki, bu konuyu ben de destekliyorum.

Savunmamı en basit bir-iki cümleyle yapmamı isterseniz diyebilirim ki, Mozart'ın müziği; kısa, basit ve neşeli temaları ile, kullandığı formlar da tematik tekrarlarıyla kolay algılanabilir, kolay takibedilebilir bir müzik. Bebekler için de bu neşeli ve oyuncul melodiler, basit ritmler oldukça cezbedici. Örnek: Ada. Diğer müzikleri keyifle dinliyor tamam, ama Mozart çaldığımda kelimenin tam manası ile eğleniyor! Bir de en büyük sürpriz: Dün ben 20 numaralı re minör konçertoyu çalarken, bir motife geldiğimde (aslında gerçekten o motifin ilgisini çektiğini anlamıştım) direk tepkisini gösterdi. Gözlerinin parlaması, bir anlık heyecan ve bebekçe bir "heeey yaşşassın" gibiydi. Bugün yine aynı motifte aynı tepki. Şu Mozart'ın üstüne biraz gideyim istiyorum.